Zayıflama uğruna modern dünyanın yeni “mucizesi” olarak lanse edilen Ozempic, son aylarda adeta bir furyaya dönüştü. Sosyal medyada, televizyonlarda, hatta kahve sohbetlerinde bile “iğneyle kilo verme” hikâyeleri konuşuluyor. Kilo verme hızı, iştahın kesilmesi, tartıda eksilen rakamlar… Bütün bu sonuçların arasında kimse şu soruyu sormuyor:
Gerçekten irademiz bir iğneye mi teslim edildi?
Bir zamanlar sadece tip 2 diyabet tedavisinde kullanılan bu ilaç, bugün zayıflama mucizesi gibi pazarlanıyor. “İştahımı kesti, artık yemek düşünmüyorum!” diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Ama amacının çok ötesinde kullanılmaya başlayan Ozempic, gerçekten bir kurtarıcı mı? Yoksa farkında olmadan bedenimize ve zihnimize yaptığımız yeni bir kötülük mü?
Bir İğneyle Kilo Verilir mi?
Evet, verilir.
Eğer mesele sadece kilo vermekse, Ozempic kulağa oldukça cazip gelir. İlacın etken maddesi semaglutid, vücuttaki GLP-1 hormonunun etkisini taklit eder. Normalde yemek sonrası bağırsaklardan salgılanan bu hormon, beyne “tokum” sinyali gönderir. İlaç, bu sinyali yapay biçimde sürdürerek iştahı azaltır, mide boşalmasını yavaşlatır ve kişi daha az yemekle doyar. Kulağa basit ve etkileyici geliyor, değil mi? Ama unuttuğumuz bir şey var: Kısa vadeli çözümler kalıcı hasarları beraberinde getirebilir!
Bedelin Adı: “Ozempic Face”
İlacın en sık görülen yan etkileri; bulantı, kusma, kabızlık, safra kesesi sorunları ve tiroid baskısıdır. Ama görünürde en çok dikkat çeken etki artık tıpta bile bir isimle anılıyor: “Ozempic Face.”
Ani kilo kaybıyla birlikte azalan protein dokuları, özellikle yüzde çökme, donukluk ve yaşlı bir ifade meydana getirir. Yani tartıda eksilen sayılarla birlikte bedeninizde de eksilmelere neden oluyor.
Ama belki de asıl yıkım, biyolojik dengede yaşanır. Vücut, dışarıdan verilen bu yapay “tokluk sinyali”ne alıştığında kendi hormon üretimini azaltır. İlacı bıraktığınızda ise yoğun açlık atakları, hızla geri dönen kilolar ve yavaşlayan metabolizma kaçınılmaz hale gelir. Yani siz yalnızca kilo verdiğinizi sanırken, aslında bedeninizin doğal dengesini bozar hale gelirsiniz.
Gerçek Çözüm: Bakış Açını Değiştir
Bugün biliyoruz ki; herkesin kilo alma nedeni kendine özgü. Kiminin bedeni strese tepki verir, kimininki uykusuzluğa, kiminki geçmişte biriken yorgunluklara…Yani mesele sadece ne yediğimiz değil; bedenimizin bize neyi anlatmaya çalıştığını anlayabilmek. Belki de sağlıklı bir bedene sahip olmanın ilk adımı tam da burada: Kendini tanımakta. Kendinle yeniden bağlantı kurmakta.
Artık “kaç kilo verdim?” sorusundan çok, “Nasıl bir yaşamın içindeyim?” demeyi öğrenmemiz gerekiyor. Çünkü bazen tartıdaki sayı değişse de, iç dengemiz değişmedikçe bedenimiz bize hep kusurlu geliyor. Kilo vermek bir yarış değil, bir denge yolculuğu. Ve o dengenin temeli; bedenine, duygularına, hatta hatalarına bile şefkat gösterebilmekten geçiyor.
Kolay değil, evet. Ama kendi emeğinle kurduğun o denge; seni rakamlardan çok daha öteye, sağlıklı, güçlü ve kendinle barışık bir yaşama götürür. İşte o zaman, beden sadece rakamlarla eksilmez; iyileşir.

















