Prebiyotik tanımı ilk 1995 yılında bilim insanları Gibson ve Roberfroid tarafından; besinlerin sindirilmeyen kısımlarına ait ve konağın sindirim sistemindeki yer alan mikropların uyarılmasıyla konağın sağlık koşullarının gelişmesine yardımcı olan olarak tanımlanmıştır. Bu tanımın üstüne farklı çalışmalar yapılsa da en son tanım 2007 yılında yine Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Besin ve Tarım Organizasyonu (FAO) tarafından “Canlı olmayan besin kısımlarının konağın yerel mikroflorasının modüle edilmesiyle ona yarar sağlaması” olarak tanımlanmıştır. Prebiyotikler, probiyotiklerin yerine geçer ya da probiyotiklere insan sağlığını iyileştirmeye yardımcı olur. Ayrıca prebiyotiklerin bağırsak mikrobiyotasını kişinin yerel mikroflorasında bulunan türlere göre düzenleme potansiyeli vardır.
Prebiyotik
Prebiyotikler, fermantasyon profilleri net olarak anlaşılmayan ve insan sağlığını korumak için gerekli dozajı ve kaynağı bilinmeyen birçok karbonhidrat bileşeni içerir. Prebiyotik kaynağı olarak; soya, inulin kaynakları (hindiba kökü, enginar), anne sütü, çiğ yulaf, ham buğday ve arpadır. Prebiyotiklerin asıl görevi sindirim sistemindeki mikrobiyomların büyümelerini düzenleyerek insan sağlığını iyileştirmek. Prebiyotiklerin bilinen yararları arasında;
- Kanser engelleyici,
- İshali iyileştirme,
- İltihap çözme,
- Bağırsak hastalıklarına karşı direnç göstermek,
- Kalp hastalıkları riskini azaltmak
- Kilo vermeye yardımcı olarak obeziteyi engellemek
- Minerallerin emilimini arttırmak
En iyi bilinen prebiyotik kaynakları karbonhidrat sınıflarından gelir. Prebiyotiklerin sağlığa etkileri yapılarında bulunan karbonhidratların yapıları ile tespit edilir. Bu nedenle prebiyotikleri dört gruba ayırabiliriz; sindirilmeyen ya da kısmen sindirilebilen, küçük bağırsakta sindirilmeyen, ağızda zayıf fermente edilen ve bağırsakta olası patojenler tarafından zayıf fermente edilen.
Prebiyotiklere örnek olarak verilecek muhtemel karbonhidrat kaynağı ise diyet lifleridir. İkisinin arasındaki en temel fark ise farklı bakteriler tarafından fermente edilmelidir. Bu nedenle prebiyotikler polisakkaritler olarak sınıflandırabilir. Polisakkaritlerden olan selüloz, hemiselüloz, inulin, pektin ya da nişasta prebiyotik olarak düşünülmektedir.
Prebiyotik ve Metabolizma
Bağırsakta karbonhidrat, mineral ve amino asitlerin fermente edilmesi sonucu kısa zincirli yağ asitleri üretilir. Üretilen bu kısa zincirli yağ asitleri ise butirat, propiyonat ve asetattır. Asetat kaslar için metabolize edilebilir bir beslenme kaynağı olarak işlev görür. Butirat ve propiyonat ülseratif kolit sırasında oluşan çeşitli inflamatuar yanıtlar nedeniyle bazı bağırsak bozukluklarını negatif yönde düzenler.
Prebiyotik ve Mineral Emilimi
Prebiyotikler kalsiyumun emilimini arttırarak ergen ve yaşlılarda doğru kemik oluşumunu ve desteklenmesine yardımcı olur. Ancak bu emilim arttırıcı özelliği probiyotiğin türüne göre değişmektedir. Kalsiyum emilimini negatif yönde etkileyen prebiyotikler; oligofruktoz ve inulin örnek verilebilir.
Sinbiyotik
Sinbiyotik tanımı da ilk olarak 1995 yılında bilim insanları Gibson ve Roberfroid tarafından “Probiyotiklerin ve prebiyotiklerin sinerjistik etkisi” olarak tanımlanmıştır. Daha sonra bilim insanları bu kombinasyonun insan sindirim sisteminde yaşayan probiyotik suşlarının* büyüme oranını geliştirdiğini açıklamıştır. Böylece, yeterli miktarda oluşturan prebiyotik ve probiyotik kombinasyonu, tek başlarına kullanılmalarıyla karşılaştırıldığında daha çok sağlığa yararlı oldukları görülmüştür. Bu kombinasyonlar, süt ve süt ürünleri, taze sebzeler, meyveler ve fermente edilmiş ürünlerde bulunur.
Sinbiyotikler besinlere eklenen yararlı mikropların hayatta kalma oranını arttırırken aynı zamanda bağırsakta yaşayan bazı yerel bakteri suşlarının çoğalmasına yardımcı olur. İnsanların üzerindeki etkisi henüz tam olarak anlaşılamamıştır ancak prebiyotik ve probiyotiklerin kombinasyonundan gelen yararları olduğu düşünülmektedir. İnsan vücudundaki olası yararları;
- Bağırsaktaki bifidobacteria ve lactobacilli seviyelerini korumak ve dengelemek
- Bakteriyel translokasyonu engellemesi ve enfeksiyon riskini azaltması
- Karaciğer fonksiyonlarını iyileştirmeye yardımcı
- Bağışıklık sistemini modüle etmeye yardımcı olur.
İnsan sağlığının iyileştirilmesinde sinbiyotik, prebiyotik ve probiyotiklerin kullanımı çeşitli hastalıklarda güvenli ve kabul edilen bir tedaviye yardımcı bir yöntem olmuştur. Kullanıldığında vücudumuzda bağışıklık sistemi, kardiyovasküler hastalıkları ve ağız sağlığını önemli ölçüde etkileyerek iyileşmelerine yardımcı olmaktadır. Probiyotiklerin insan sağlığı üzerinde etkileri yıllarca araştırılmış ve kanıtlı raporlar bulunmaktadır. Ancak prebiyotikler ve sinbiyotikler için henüz yeterli sayıda ve kanıtlı çalışma bulunmamaktadır.