“Elinde kalem, dilinde dua,
Başında takke, elinde asa,
Hızır da nenni, Huzur da nenni,
Uyusun da büyüsün,
Annesinin bebeği.”
(Özgündür.)
Bebeğim ve ben… Hayatta kalma çabasını annesiyle birlikte veren ufacık varlıklar. Annelerinin göz bebekleri. Dertlerinin ne olduğunun bilmeden ağlamalarının, inlemelerinin susturulmaya çalışıldığı saatler. İstemsizce belki hafızamıza, bilinçsizce kazınan anılarla ağza alınan ezgiler… Ayağında sallarken bebeğin karnından gelen su sesine eşlik eden, zamanla kelimelere dökülen “anam babam” ninnileri. Canım annemin “Uyusun da büyüsün, Hu hu” sesleri. Benim çocuklarıma da miras kalan, anneannelerinin sihirli sözleri…
Gelelim ninninin genel özelliklerine;
Kaşgarlı Mahmut tarafından Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçe’nin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek maksadıyla yazılan, ilk Türk dili sözlüğü olan Divanü Lügati’t-Türk’te “balubalu” diye adlandırılan ninni, anonim halk edebiyatının bir nazım biçimidir.
Çocuğun uyumasının sağlanması ya da ağlamasının durması için sade bir dille ve hece ölçüsüne göre (7’li, 8‘li) ezgili olarak söylenen şiirlerdir. Neden sade bir şekilde ve ezgili olarak söylenir? Çünkü bebeklere ve çocuklara yöneliktir. Onların dünyaları yalınlıktan ibarettir.
Söyleyeni belli olmayan ninniler, dörtlüklerden ve nakarat bölümlerinden oluşur. Bu özelliğinden dolayı, bir diğer halk edebiyatı ürünü olan maniye benzer. Bir çeşit türkü de diyebiliriz.
Ninnilerin bellek oluşturma ve kullanma özelliği vardır. Bebeğin ana diliyle tanışmasının ve ana dilini öğrenmesinin ilk basamağı olan ninnilerin Türkçenin öğrenilmesi ve Türkçe bilinci ile kültürel kimlik kazandırılmasındaki yeri ve önemi inkâr edilemez. Dil eğitimi aynı zamanda bir kültür eğitimi olduğu için, ninnilerin içeriğindeki halk kültürü sebebiyle bireye kendi kültürünü, kimliğini, değer yargılarını öğretir.
Ninni, en çok bilinen “bebek” sakinleştirme yollarından biridir. Genellikle anneler söyler. Bu yüzden anne sesi ile özdeşleşmiştir ve anne sesinin verdiği rahatlığı hiçbir ses bebeğe veremez. Bu yüzden nesiller boyu ninniden vazgeçilememiştir. Böylece barındırdığı sözlerle genellikle kadınların iç dünyasına ve ait olduğu toplumun genel görüntüsüne ışık tutarak, bütün bir hayatın içine sığdırıldığı nazım birimleridir.
“E… e… e… e…
İşte benim küçüğüm,
İçi dolu fıçıcık,
Ağlar ağlar, duramaz.
Gözleri dolu dolu,
Hu! Hu! Hu!
Sanki bir yumoş bir ayıcık,
Annesinin gün ışığı,
Uyusun da büyüsün,
Gelin damat olasın.”
(Özgündür.)