Reflü, toplumumuzda en yaygın görülen mide sorunlarının başında geliyor. Bu duruma çoğu zaman demir eksikliği de eşlik ediyor. Özellikle kadınlarda sık karşılaştığımız demir eksikliği, reflü ile birlikte olduğunda süreci yönetmek daha da zorlaşıyor. Hatta birçok kişi, düzenli takviye kullanmasına rağmen demir seviyelerini yükseltmekte beklenen sonuca ulaşamıyor.
Bunun en önemli nedenlerinden biri, reflünün temelinde yer alan mide asidi yetersizliği. Mide asidi yalnızca sindirim için değil, demirin vücutta aktif ve kullanılabilir forma dönüşmesi için de kritik bir role sahip. Asit üretimi yeterli olmadığında, alınan demir ister besinle ister takviye ile gelsin, vücut tarafından etkin şekilde kullanılamıyor. Bu da demir eksikliğinin kalıcı hale gelmesine zemin hazırlıyor.
Kronik demir eksikliği yaşayan kişiler ilk aşamada ilaç kullanımına yönlense de bu yetersizliğin uzun vadede tekrar ortaya çıkmaması için beslenme ile önlem almak şart. Bu aşamada özellikle reflüsü olan bireylerin, demir yükseltmek amacıyla yaptığı yanlış besin tercihleri mide şikâyetlerini artmasına sebep oluyor; mide şikâyetlerinin artması besin tercihlerini daha da kısıtlanıyor ve sonuçta demir depoları bir türlü toparlanamıyor. Oysa reflü varlığı, demir artırmanın imkânsız olduğu anlamına gelmiyor. Asıl belirleyici olan, demirin ne kadar alındığından çok ne kadarının emilebildiği. Bu aşamada doğru besin kombinasyonları demir eksikliğini giderme aşamasında çok önemli.
Reflüsü olan bireylerde demir artırırken ilk dikkat edilmesi gereken nokta, besinin kendisinden önce pişirme yöntemi ve öğündeki besin kombinasyonları. Özellikle hayvansal kaynaklı hem demir, bu grupta en güvenilir seçeneklerden biri. Dana ve kuzu eti; haşlama, fırın ya da sulu yemek formunda tüketildiğinde çoğu kişide reflüyü tetiklemeden tolere edilebiliyor. Buna karşılık aşırı kurutulmuş, sert ızgara ve kızartma etler mide şikâyetlerini belirgin şekilde artırabiliyor. Bu kaynaklar yanında tüketeceğiniz doğru C vitamini kaynakları da demirin emilim oranını artıracak, bu besinlerdeki demirden daha fazla faydalanmanızı sağlayacaktır. Demir emilimini artırmak için çoğu zaman akla ilk gelen portakal suyu gibi asidik seçenekler olsa da reflüsü olan bireylerde bu yaklaşım genellikle mide şikâyetlerini artırıyor. Bu noktada maydanoz, brokoli, kabak ve pişmiş kapya biber gibi daha mide dostu C vitamini kaynakları çok daha doğru bir tercih haline geliyor.
Bitkisel demir kaynaklar ise hayvansal kaynaklara göre emilim oranı açısından daha az avantajlı olsa da doğru besin kombinasyonları ile vücut demir oranını artırmada ve korumada etkili olabilir. Mercimek, kinoa ve ıspanak gibi besinler doğru kombinasyonlar olmadan tüketildiğinde demir emilimi düşük kalıyor. Bu nedenle bitkisel demir kaynaklarının mutlaka kabak, roka veya maydanoz gibi sebzelerle ve zeytinyağı gibi sağlıklı yağlarla birlikte tüketimi gerekiyor.
Kabak çekirdeği, susam ve tahin gibi yağlı tohumlar da bitkisel demir açısından zengin besinler arasında yer alıyor. Küçük porsiyonlarda ve ana öğünle birlikte tüketildiklerinde reflü açısından genellikle iyi tolere ediliyorlar. Tahinin birkaç damla limonla tüketilmesi demir emilimini artırabilse de reflü hassasiyeti olan bireylerde bu miktarın oldukça kontrollü olması gerektiği unutulmamalı.
Klinikte en sık karşılaşılan hatalardan biri de, demir içeren öğünlerle birlikte emilimi olumsuz etkileyen besinlerin tüketilmesi. Yoğurt, ayran, peynir, çay ve kahve gibi besinler demir emilimini belirgin şekilde azaltır. Bu nedenle bu besinlerin, demir içeren ana öğünlerden en az iki saat sonra tüketilmesi gerekir. Bu basit ama etkili yaklaşım, alınan demirin vücut tarafından daha iyi kullanılmasını sağlar.
Sonuç olarak reflüsü olan bireylerde demir artırımı, katı yasaklar listesiyle değil; doğru stratejiyle ilerlemelidir. Kişiye uygun besin seçimi, doğru pişirme teknikleri ve sürdürülebilir bir planlama ile hem mide sağlığını korumak hem de demir depolarını güçlendirmek mümkündür.
Bedenimize ve sağlığımıza bilinçli yatırım yaptığımız günler dilerim,

















