Aile; baba, anne ve çocuklardan oluşan, çekirdek aile olarak adlandırılan bireylerden oluşur.
Sevgiyi kalbinde yaşatan, sadakatli, fedakâr, sevmeyi bilen, her zorluğa rağmen evinin huzurunu sağlayan, evdeki bireyleri anlayıp dinleyen kişiler bir aile kurar.
Evlilik yapılırken; ömürlük ve hiç bitmeyecek şekilde, iyi ve kötü günde hep birlikte kararı alınarak imza atılır.
Evlilik kararını kişi hür ve özgür iradesiyle vermeli. Bir başkasına özenerek, ailenin baskısı, toplumun istemesiyle yapılan her evlilik, hüsranla sonuçlanır. Evlilik yuvasında belli bir zaman sonra çatırdamalar başlar. Sevgisiz, ilgisiz, mutsuz, şiddet meyilli bireyler olarak karşımıza çıkar.
Kişi istemediği bir evlilik kararı ile bir zaman sonra boşanma kararı alır. İşte asıl sorun burada başlar. Yuvada sevgi, merhamet, şefkat yerine; huzursuzluk, şiddet ve çoğu zaman tasvip etmediğimiz, ölümle sonuçlanan bir durum ortaya çıkar.
Evlilik; ömür boyu sürecek, hep aynı ilgi ve sevgi ile devam edilmesi gereken bir yuvadır.
Dilde kalan ve sadece sözle söylenen “Seni seviyorum” kelimesi yetmez… Yürek konuşmalı.
Evlilik yapmak için evlenilmez… Sadece amaç bu ise, buna evlilik değil, evcilik oyunu derler.
Çok acı bir gerçek var ki, son yıllarda boşanmalar çoğalırken; çoğunlukla kadına, bazı zamanlar da erkeğe yönelik şiddet ve cinayet vakaları arttı. Toplumun aile yapısı bozuldu. Çıkar amaçlı miras peşinde koşan, maneviyattan çok maddiyata önem veren bir toplum haline gelindi.
Televizyon dizilerinde aile içi husumet, mafya rolleri, özentiye itme, yanlış töreler vesaire almış başını gidiyor. Herkes ekran başında dizinin meraklısı olarak yerini alır oldu. Diziler, iyiyi, güzeli, bağlılığı unutturdu.
Aile, her koşulda kendi bireyine sahip çıkan, onu koruyup gözeten, her hâliyle onu kabul eden kişi olmalı.
Toplumun her bir bireyi kendi yaşamını kendi seçer. Bir karar alırken, bir karar verirken; verdiği, vereceği karara saygı duymalıyız.
Toplumun düzeni, kişinin davranışlarıyla oluşur.
Ailenin temeli bir ağaca benzer. Ağaç sulandıkça büyür ve yeşerir.