‘‘S’’ harfini yazmayı öğrenen küçük Kemal, büyük bir heyecanla defterine yazdığı harfi dedesi Mustafa’ya göstererek:
– Dedeciğim, bak ne güzel yazmışım, yılan gibi kıvrımlı şu harfi. Sahi, öğretmenimiz her harfin hikayesini anlatıp bizlere de ödev olarak anlattırdı da, bana harf kalmadığından bu kaldı.
Yaşlı adam, kıvrımlı sakallarını elleriyle karıştırarak sözlerine penceredeki özgür güvercinlere bakarak başladı:
– Bak evladım, gökyüzünden penceremize konan ve sonra misafir olan şu güvercinleri görüyor musun?
Kemal merakla koltuktan dedesinin yanına koşarak:
– Ee dedeciğim, ne var bunda? Tabi ki görüyorum, yavru güvercin ve ailesini.
– Bak evladım, bir zamanlar yurt edindiğimiz bu topraklarda, ayrılamaz denilen nice analar, nice evlatlar birbirinden kopup gittiler. Kimisi şehit düştü, kimisi gazi, kimisi ise sürgün edildi cennet yurdundan.
– Dedeciğim, sürgün ne demek?
– Bak işte, sana ‘‘S’’ harfiyle alakalı bir hikâye anlatma fırsatı doğdu bana.
Mustafa Dede, büyük bir hararetle sehpadaki çayını yudumlayarak torunun yanaklarını sıkarak hikayeyi anlatmaya başladı:
– Bir zamanlar, dört tarafı denizlerle çevrili cennet yurdumuzda her şey yolunda giderken, birdenbire kötü niyetli düşmanlar süngüleriyle, siperleriyle yurdumuzu kuşatmış; etrafta ne varsa yıkıp, kendilerine hizmet etmeleri için nice zorbalıklara başvurmuşlar. Ancak Türk halkı bu güzel yurdu işgalcilere karşı direnişle savuşturmak istese de, başlarında onları askeri dehasıyla yönetecek ve düşmanları kovacak bir lider fiilen yokmuş. Bunu gören Kazım Karabekir Paşa ve etrafında toplanan binlerce Osmanlı kumandanı, adını başarılarıyla sıkça duyuran arkadaşları Mustafa Kemal’in askeri dehasını bildiklerinden, direnişi onun kumanda etmesi gerektiği fikrinde birleşmişlerdi.
Kemal büyük bir heyecanla ayağa dikilerek:
– Demek o yüzden senin adın Mustafa, ha öyle mi dede?
– Evet evladım, ismimi tam olarak rahmetli annem koymuş. Ancak ben onun kadar şanslı değilim. Mustafa Kemal Paşa’yı bizzat görmüş ve babam onun elinden, odamda yıllardır sakladığım İstiklal Madalyası’nı almış. Biz hikayemize kaldığımız yerden devam edelim istersen.
– Vay be, benim aslan yürekli dedem, demek bu yaşımda senin kahraman bir dede olduğunu öğrenmek de varmış.
Dede torun birbirine sarılıp kucaklaşırken, biten çayları tazelemeye gelen Sinem Hanım, oğlu Kemal’in elinde tablet olmadığını görünce:
– Oğlum, her şey yolunda değil mi? Bugün o tableti benden istemeyince sana bir şey oldu sandım.
Mustafa Bey hafifçe bir kahkaha atarak:
– İlahi gelin, beni güldürdün ya Rabbim de seni hep güldürsün. Bugün torunum dedesinden ödevi konusunda yardım istedi, ben de birkaç bir şey anlattım ona. Halihazırda bir işin yoksa, yardımcı olmak istersen sana ödevinin konusundan bahsetsin.
Sinem Hanım, meraklı bakışlarla oğlunu dürterek:
– Bana bak küçük yaramaz, sen büyüdün de artık bize pas vermeden ödevlerini mi gizliyorsun?
Kemal gözlerini sulandırıp annesine sarılarak:
– Olur mu anneciğim, lütfen haksızlık ediyorsun bana. Öğretmenimiz her güne bir harf hikayesi ödevi verdi. Harfler zihnimizde bu şekilde daha kalıcı oluyormuş. Ve bana en son harfler yerine kimse kabul etmediği için ‘’S’’ harfi geldi. Anneciğim, senin için bu harfin hikayesi nedir?
Sinem çok fazla düşünmeden cevap verdi:
– Galiba ismim olan Sinem’in hikayesi gelirdi derim. Sinem, benim için sevmek demek, hayata sımsıkı sarılmak demek. Ben çok zor bir çocukluk geçirdim oğlum. Doğumum dahi bir mucize; neredeyse ölü bir bebek doğacakken sağlık emekçileri sayesinde hayata tutunmuş ve bugünlere kadar gelmişim. O yüzden anneannen ve deden, benim ismimi bir çift yürek bu dünyaya tutunduğu için Sinem koymuşlar. Belki bilmezsin ismimin anlamını ama benim ismimin anlamı yürek veya gönül demek. Benim için bu harfin hikayesi budur bence.
Dede, torun Sinem’in anlattıklarını dinleyince, evin en küçük oğlu Kenan yerde yalandan emekleyip gülücüklerini saçarak odaya girdi. Mustafa Bey, torununu kucağına alarak yanaklarını şefkatle sıktı.
Kemal, dedesinden dinlediklerini bir bir hafızasına kazıdı, tabii annesinin anlattığı şeyleri de. Sonra dedesine o meşhur ve şanlı madalyayı çok merak ettiğini söyleyerek, ona göstermesi için oldukça ısrar etti. Dedesi, odasında yıllardır büyük bir gururla sakladığı o ihtişam dolu madalyayı, yıllar sonra ilk defa birine göstermenin heyecanı içerisinde torununu odaya götürdü. Odanın kapısı açılınca, dede önden, torunu arkadan odaya geçti. Dedesi odaya girdiğinden emin olduğu torununa yanına gelmesi için işaret etti. Kemal dedesinin yanına sokuldu. Mustafa Dede torunun kulağına eğilerek:
– Bak şimdi sana Mustafa Kemal Paşa’nın nasıl Atatürk’e dönüştüğünü anlatayım evlat. Halkının kararıyla direnişin başına geçen Atatürk, mücadeleyi beş parasız halkının vatan aşkı ve kumandanlık makamının verdiği dehayla düşmanlarını alt etti. Halkı, daha sonra özgürlüğünü geri kazandırdığı ve Cumhuriyet’le yoğrulan ömrünü halkına adadığı için, Soyadı Kanunu çıkarıldığında Atasına minnet borcunu yerine getirmek adına isminin sonuna önderlik vasfını her zaman hatırlatacak olan “Atatürk” soyadı eklendi. Ve bir ulusu yeniden yüzyıllarca tarihe taşıyacak, Cumhuriyetimizin mimarı, yoksul bir halk çocuğu Mustafa Kemal, layık olduğu Atatürk soyadını aldı. Daha sonra ise karşında görmüş olduğun madalyayı, cephede ömrünü vatanına adamış nice gaziler ve şehitler, bu madalyaları nesiller boyu gururlandıran adına sakladılar.
Gözleri dolu dolu kalan Kemal, dedesi Mustafa’ya sarılarak:
– Dedeciğim, bugün senden S harfinin hikayesini öğrenmek isterken Mustafa Kemal Atatürk olmanın tüm alfabe harflerine bedel olduğunu öğrendim.
NOT: Onu hep anıyor ve hep arıyoruz. Ruhun şad olsun Gazi Mustafa Kemal Paşa.
















