Modern Doğu Masalları, yolda olmanın anlatıldığı, Kur’an-ı Kerim’de yer alan kıssalardan ve Anadolu’da anlatılagelen hikâyelerden etkilenerek uyarlamaların yapıldığı etkileyici bir dizi.
Eskiler “Evvel refîk ba’del-tarîk” demişler. Yani “önce yoldaş, sonra yol.” Yoldaşın kardeşinse ne onunla ne onsuz. Dizide bir kere daha buna şahitlik ediyoruz. Halil ve İbrahim’in yolculuğu, izleyicinin de yolu oluyor.
Görünenin ardındaki görünmeyen ya da bilinmeyen şeyler, Halil’de öfkeye, bencilliğe sebep olmuşken, babasıyla vedalaşırken söylediği şu cümle, affetmenin hafifliğini hissettiriyor:
“İnsanın öfkesi bir günde kaybolabiliyormuş baba.”
Öte yandan İbrahim’in:
“Ben bu yolculukta tanıdığım İbrahim’i hiç sevmedim abi!” diyerek korkaklığıyla yüzleşmesi,
sevdiği kızı susmalarıyla kaybettiğini kabullenmesi, mutlu sonu mümkün kılıyor.
Dizi boyunca Anadolu’nun manzaralarına, insanın irfanına, taşın ve toprağın ruhunun ölümsüzlüğüne tanık oluyoruz. Her bölüm, farkındalığımızı biraz daha artırıyor.
İhmal ettiğimiz maneviyat bahçemizi göz yaşlarımızla suluyor, temizliyor adeta.
Dizinin her karakteri kendine münhasır. Bir sahnede, arkasında babasının tabutu olan dondurma arabasıyla tam uçurumdan düşecekken, İbrahim ve Halil’in yolda yanlarına aldıkları kamburun mağarada hapsolan üç arkadaşın iyiliklerini anlatıp kurtuluşa erdiklerini söylemesi ve “Biz de birer iyilik anlatalım da Allah bizi kurtarsın.” diyerek her birinin anlattığı iyilik hatıralarının onları da kurtuluşa götürmesi…
Benim anlatacak iyilik hikâyem var mı? Hangi saf niyetle tuttuğum el kurtuluşum olurdu? Evet, bazen bir iyilik sadece birini değil, birden fazlasını da kurtarmaya yeter.
Halil’in öfkesiyle, İbrahim’in korkusuyla, yolda karşılaştıkları insanların hikâyeleriyle birleşen bu masal şunu hatırlatıyor: İyilik gecikse de yitmez. Bir zamanlar edilen dua, yıllar sonra bir girdabın kıyısında tutar insanı. Affetmek, sadece karşıdakine değil, kendine de dönmektir.
Hiçbir şey sebepsiz ve tesadüf değil. Bir insan yaşamına birkaç hayat sığdırabilir. Sevdiğini kaybettiğinde, kalanları da kaybetmeye dayanamayabilir. Ve küçücük bir kalbe verdiği sözü, ölse de tutabilir.
Ve işte o an fark ederiz:
Allah, ufacık bir iyilik niyetini bile cömertçe mükâfatlandırır.
Dilerim bu masallardan geçerken sen de kendine rastlarsın. Öfkenin küllerinden bir affı, suskunluğun içinden içten bir kahkahayı çıkarırsın. Ve yolun nereye giderse gitsin, kalbine yakın olmayı unutmazsın. Velhasıl, yazandan oynayana herkesin emeğine sağlık.
Yazıyı Dondurmacı İhsan Efendi’nin vasiyetindeki şiirle bitirelim:
“Dağlar silkeledi kayalarını.
Serinden aktı geçti sular.
Güneşin doğduğu yaylalardan atlar vardı koşan.
İki dağın kavuştuğu yerde, güneşle ayın kavuştuğu yere gömün beni.
İbrahim’in ateşi harlanmadan.”