Adrenochrome, yani yaşayan insanın kanından dehşet verici metotlarla elde edilen bir madde. Bugünkü yazı işte bu metotve etkileri üzerine… Bu yöntem kimine göre bir komplo teorisi, kimine göre ise gerçekten de öte!
Bağımlılık yaratan madde bir tür uyuşturucu esasında. Bir doz asla yeterli olmamakla birlikte, ölene kadar muhtaç kalınan bir kan serumuda diyebiliriz Adrenochrome için!
Neden insan kanından elde edilen bir madde iştiyakla kullanılır? Peki bu iksir ne amaçla alınır? Bunun cevabı; UZUN YAŞAMAK VE GENÇ KALMAK!
Dünya’nın ilk seri katili olarak anılan, 17. Yüzyılda yaşamış soylu bir aileden gelen Elizabeth Bathory’nin yani nam-ı diğer Kanlı Kontes’in, bu sapkın inancın başını çektiğine inanılıyor. Gençliğini yitirmemek ve hep güzel kalmak için genç kızların kanını içen ve kan akıtma partileri düzenleyen bir soyludan (!) bahsediyoruz. Hayatı ‘Dracula’ ve benzeri pek çok filme hatta kitaplara konu olmuş Bathory’nin, öldükten sonra yüzüne güzelliğinden ziyade çirkinliğinin yansıdığı ise kaynaklarda geçmekte…
Bugünlerde Adrenochrome ünlü oyuncu Sandra Bullock ile tekrar gündeme geldi. Kendisi katıldığı programda genç kalma sırrını bu maddeye bağladı. Hiç çekinmeden de tane tane anlattı.
Bu kimyasal kan serumu yaşlanmayı yaklaşık olarak %50 yavaşlatma özelliğine sahip. Madde bir kere alındı mı, insan vücudunda küçük dozlarda doğal bir şekilde oluşmaya başlıyor. Halüsinasyonlara neden olduğu kadar, insana mutluluk, zindelik ve inanılmaz bir enerji de bağışlıyor. Şu Marvel filmlerindeki süper kahramanların bir prototipi olunuyor sanki… Deep black marketlerde ve Deepweb’de satışa sunulan bu elde edilmesi zor madde, oldukça fahiş fiyatlara satılıyor. Alıcıları ise malum ‘üst elit grup’ ve ‘illuminati üyeleri’!
Adrenochrome maddesini Illuminati ile özdeşleştirenler kanıt olarak şu soruyu soruyor: Neden Illuminati üyeleri ve elit aile üyeleri uzun yaşıyor ve yaşlansalar da diri görünüyor? Bunun sebebi anti-aging özelliği gösteren ve uzun yaşam iksiri olan çocuk kanı olabilir mi? Ve çocuklardan elde edilen kemik iliği? Bu hiç de yeni olmayan bir iddia aslında. Ama maalesef ki çoğumuz yeni öğrendik bu meseleyi… Nitekim Aldous Huxley’in ‘TheDoors of Perception’ isimli kitabında bu maddeye değinildiği gibi, HunterThompson’ın, ‘Fearand Loathing in LasVegas’ isimli kitabında da Adrenochrome maddesi açıkça geçiyor ve etkileri anlatılıyor. Yine 1982’de ünlü İngiliz müzik grubu ‘Sisters of Mercy’nin ‘Adrenochrome’ isimli şarkısını ve Lady Gaga, Madonna gibi sanatçıların subliminal mesajlarla dolu kliplerini ve gösterilerini de unutmayalım!
Adrenochrome vücutta salgılanan adrenalinin oksitlenmesinden oluşuyor. Vücut bu kimyasalı korku veya heyecan sırasında gerçekleşen adrenalin patlaması ile salgılıyor. Peki bu madde çocuklardan nasıl elde ediliyor? Maalesef korku romanlarını aratmayacak, akıl yakan bir teknikle. Özellikle 0-9 yaş aralığındaki çocuklar dehşete sokuluyor ve çok acıdır ki işkencelere tabii tutuluyor. Çünkü kanlarındaki Adrenochrome’un kalitesi, çocuğun yaşı ve ölüm anında salgıladığı adrenalin miktarına bağlı olarak değişiyor. Bu yüzden küçük çocuklar seçiliyor, büyük insanlar değil…!
Maalesef bu kimyasalın tercih edilen kalitede olan tipinin, sadece çocuklardan elde edilebilecek olması tabloyu dehşet verici kılıyor. Şimdi oturup düşündüğümüzde neden Amerika’da, Çin’de, Hindistan’da, Suriye’deyiz, binlerce çocuğun kaybolduğunu, sırra kadem bastıklarını ve bu durumun sadece çocuk işçiliğinden, dilendirme şebekelerinden ya da pedofili vakalarından ibaret olmadığını daha net görebiliyoruz.
O zaman 1995 yapımı ‘Olağan Şüpheliler’ filmindeki şu replik, gözlerini ısrarla kapatanlara ve pembe bir dünyada yaşadığına inananlara ithaf olsun: ‘Şeytanın yaptığı en müthiş hile; dünyaya asla var olmadığına inandırmaktır!’
Bilinçli bakmak, görmek ve yaşamak hedefi ile…