Bu kedi başkaydı. Adı Boncuk, kendi tatlı mı tatlı kahverengi bir dünya kedisiydi. Bu kedi bir başkaydı; adıyla tadıyla dünyalara değerdi.
Boncuk her günkü gibi uyanmıştı. Bugün de kahvaltısı hazırdı. Yemeğini yer, sonra dinlenmeye geçerdi kutusunda. Ev onunla şenlenmişti.
Bu kedi bir başkaydı. Her şey onunla güzelleşiyordu. Evde, ev kedisi adı üstünde… Sahibi kucağına alır, dakikalarca severdi onu. Çok tatlıydı kendisi, sevdirmeyi çok severdi.
Bu kedi bir başkaydı. Kahvaltıdan sonra sahibinin üstüne atlardı; sevdirme sırası gelmişti. Sonra kutusuna geçerdi ve saatlerce uyurdu. Akşam yemeği gelince uyanırdı, sahibine koşardı yemek için. Bir akşam yemeğinden sonra da oynardı biraz oyuncaklarıyla.
Bu kedi bir başkaydı. Adı Boncuk, kendi gibi boncuk bir kediydi. Herkese sevdirirdi kendini, en çok da sahibine tabii ki.
Bu kedi bir başkaydı. Gece olunca kutusuna girer, uyku vaktinin geldiğini anlardı. Sahibinin eteğine dolanırdı bazen, bazen de herkesin eğlencesi olurdu.
Bu kedi bir başkaydı. Evin eğlencesi olmuştu ilk günden beri. İlk geldiğinde yavruydu, küçücüktü, biberonla besleniyordu. Şimdi büyümüştü, herkese alışmıştı.
Sahibi onun ölmesinden çokça korkar olmuştu. Yaşanıyordu her geçen gün… Ne yapardı onsuz, ev nasıl olurdu? Bunları düşünmek istemezdi.
Bu kedi bir başkaydı. Evin boncuğuydu ve ölene kadar da öyle olacaktı. Boncuk gibi renk saçıyordu etrafına. Boncuk şimdi ev kedisi olmuştu ve herkes tarafından çok seviliyordu.
Boncuk evin kedisi ola dursun, sahibini çok seviyordu. Ve bu kedi bir başkaydı; sahibinin tek boncuğuydu.
Evin en tatlısı olarak yaşıyordu. Adı da kendisine tam bir Boncuk’tu. Bu kedi bir başkaydı.