Herkese merhabalar,
Sosyal hizmet uzmanı, aile danışmanı ve MYK belgeli bir koç olarak yürüttüğüm mesleki yolculukta, her ailenin kendine özgü bir yapısı, geçmişi ve başa çıkma biçimi olduğunu göz önünde bulundurmak benim için temel bir ilkedir. Danışmanlık sürecinde en önemli hedefim; aile üyelerinin birbirlerini daha iyi anlamalarını, iletişimlerini güçlendirmelerini ve içsel kaynaklarını fark ederek daha sağlıklı ilişkiler kurmalarını desteklemektir. Çünkü ben, daha güçlü toplumların ancak daha güçlü ailelerle inşa edilebileceğine inanıyorum.
Bu amaç doğrultusunda, sistemik aile terapisi yaklaşımlarının yanı sıra çözüm odaklı kısa süreli terapi tekniklerini de sürecin ihtiyaçlarına göre aktif olarak kullanıyorum. Zaman zaman bilişsel davranışçı terapiden yararlanarak bireylerin olumsuz düşünce kalıplarını fark etmelerine yardımcı olurken, bazı durumlarda ise şema terapi perspektifiyle ilişkilerde tekrar eden örüntüleri birlikte keşfediyoruz. NLP ve koçluk teknikleri ise özellikle iletişim dili, yeniden çerçeveleme ve içsel kaynakları harekete geçirme alanlarında danışanlarıma derin bir farkındalık kazandırmak için sıkça başvurduğum yöntemler arasında yer alıyor. Tüm bu teknik ve yaklaşımları, mesleki sınırlarım ve etik ilkeler doğrultusunda, danışanların güvenliğini ve psikososyal iyilik halini önceleyerek uygulamaya özen gösteriyorum. Amacım sadece mevcut sorunları çözmek değil; aile içinde saygıya dayalı, sürdürülebilir ve sağlıklı ilişkilerin gelişmesine katkı sunmak.
Bir süre isimler ve şehirler değiştirilerek hale getirilmiş gerçek danışan hikayelerini sizlerle paylaşacağım. Her biri, başkalarına umut ve farkındalık olması için kaleme alacağım.
Farkındalık dolu okumalar dilerim.
Fatma ve Hasan Görüşmeler
Geçtiğimiz aylarda beni en çok zorlayan ve bir o kadar da öğretici olan danışmanlık süreçlerinden biri, Fatma ve Hasan ile yaptığımız dört seanslık çalışmaydı. İkinci yazım için gerçekten de okuyan kişilere de çok önemli mesajlar vereceğini düşündüğüm için kaleme almayı seçtim diyebilirim. Bu iki insan, tam altı yıl boyunca çekişmeli bir boşanma sürecindeydi ve bu 6 yılla birlikte 22 yıldır evliydiler. Arabulucu görüşmeleri, dava süreçleri, aile büyüklerinin devreye girmesi derken yıllar geçmiş ama değişen bir şey olmamıştı. Aslında Fatma hayatına devam etmek istiyordu. Bitmiş bir ilişkinin içinde sıkışmış hissettiğini söylüyordu. Hasan ise her seferinde “boşanmıyorum” deyip geri adım atıyordu. Öyle ki bu kadar süre sonunda bile, hâlâ evliydiler. Fatma bir umutla benimle iletişime geçti ve büyük çabalarla Hasan’ı seanslara gelmeye ikna etti. İlk görüşmede Hasan oldukça savunmacıydı. “Zaten boşanma istiyor, şimdi bir de seninle birleşip bana baskı mı yapacaksınız?” dese de, aslında Hasan’ın sonra ortaya çıkacak amacı danışmanlık sürecinde eşiyle tekrar barışmak ve aynı evde yaşamaya devam etmekti. Fatma ise öfke değil, daha çok tükenmişlik içindeydi. Bedensel olarak da çok soluk gözükmesi de ilgimi çekmişti.
Benim ilk amacım, o odada ikisini de yargılamadan ve taraf tutmadan duyabilecek bir alan oluşturmaktı. Bu sürecin “boşanalım mı kalalım mı?” kararıyla değil, “biz ne yaşıyoruz?” sorusuyla başlaması gerektiğine inandığım için, ilk seansı tamamen bu ilişkinin dinamiğini anlamaya ayırdık. Genelde algısal olarak bir kadın olduğum için kadınları tuttuğum sanılıyor. Çok fazla kadın güçlendirme projeleri, atölyeleri, çalışmaları yapmam da buna etken. Ancak meslek etiğimiz tarafsız olmak ve aynı anda gelen iki danışana da eşit yaklaşabilmek tabii ki.
İkinci görüşmede Hasan’la daha derine indik. “Boşanmak istemiyorum” cümlesinin ardında aslında kaybetme korkusu, yalnız kalma endişesi ve kontrol duygusunu yitirme gibi çok temel korkular vardı diyebilirim. Ancak o bunun farkında tabii ki değildi. Karımı, çocuklarımı seviyorum diyordu. Öfkesinin altında incinmiş bir çocuk hali yatıyordu adeta ve onu resmen görüyordum. O incinmiş çocuk… Kolay bir çocukluk değildi. Şema terapi perspektifiyle onun terk edilme ve değersizlik hissini konuştuk. Fatma ise bu duygularla ilk kez bu kadar doğrudan karşılaştı. Belki ilk defa Hasan’ın inadını sadece “inat” olarak değil, bir savunma olarak görmeye başladı. Bu seans hem onlar hem de benim için duygusal açıdan yoğun geçti. Ama önemli bir farkındalık kapısı aralandı.
Üçüncü görüşmede artık geleceği konuşmaya başladık. Hasan’a “Diyelim ki bir yıl sonrasındayız, bu ilişki sonlandı ve sen hayattasın… O gün nasıl bir Hasan olurdu?” diye sorduğum güçlü ve üretken imajinasyon sorusu ile gözleri doldu. İlk kez, boşanmanın sadece bir kayıp değil, belki de bir yeniden yapılanma olabileceğini düşündü. “Bu mümkün mü hocam?” dedi. “Mümkün olmaması için bir engel var mı bir yıl sonraki Hasan için?” Sabit bakmıştı derin derin. Hayatının iplerini tekrar eline alabileceğini fark etti. Hep şu söylediğim “aha” noktasına gelmiştik.
Bu noktada koçluk teknikleriyle güçlü yönlerini hatırlamasına, geçmişte başa çıktığı zor zamanları görmesine yardım ettim. Küçük bir SWOT diyebilirim. Fatma bu süreçte sessizce gözlemliyordu. Bu kez Hasan konuşuyordu ve Fatma dinliyordu. Rollerin değişmesi iyileştirici oldu.
Son seansta artık karar netleşmeye başlamıştı. Hasan kendi cümleleriyle “Ben bu evliliğin bittiğini görüyorum.” dedi. Belki kolay olmadı, belki hâlâ içinde bir parça acı vardı ama artık direnç değil, kabul vardı. Bu seansı bir kapanış olarak planladık. Saygılı bir vedalaşma dili üzerine çalıştık. Suçlamadan, geçmişin acılarını bir silah gibi kullanmadan, iki yetişkin olarak bu kararı nasıl yöneteceklerini konuştuk. Çocuklarla ilgili bir şeyler konuşuldu. Çocukların daha sonraki yaşamlarında anneleri ile kalmalarının daha doğru olduğunu Hasan belirtti.
Fatma ve Hasan’ın hikayesi, bana bir kez daha şunu hatırlattı: Direnç, çoğu zaman çözülmemiş duyguların sessiz çığlığı gibi aslında. İnsanlara karar vermek değil, görmeleri için alan açmak gerekir. Hasan boşanmayı değil, “kaybeden” olmayı istemiyordu aslında. Onunla bu kırılgan yerden temas kurabildiğimizde değişim başladı diyebilirim bu çift için.
Bu süreçte kullandığım teknikler arasında sistemik aile terapisi, şema terapi, çözüm odaklı bakış ve koçluk araçları vardı. Ama hepsinden önemlisi; o odada tarafsız, güvenli ve dürüst bir alan oluşturabilmekti ki her iki kişiye aynı uzaklık ve yakınlıkta olmak bizim işimizin en önemli bölümü diyebilirim. Her danışmanlık süreci bir yolculuk. Bazen o yol ayrılıkla, bazen yeniden buluşmayla sonuçlanıyor. Ama önemli olan, yolun kendisinde dürüstçe yürüyebilmek.
Fatma ve Hasan bunu başardı.