Son İspanya hezimeti bilmem kaçıncı uyarı ama yine ders alacağımızı sanmıyorum. Bu yenilgi futbol dünyamıza bir uyarı, hatta ihtar niteliğinde; ama kim ya da kimler alır bu dersi, bilmiyorum.
Kimlerin takmadığını gayet iyi biliyorum. Meydanı boş bulmuş, onun bunun adamı ya da bir şekilde parayı bulup kaybetmiş, tekrar bulma peşinde olan, spor dışı, futbol ile alakası olmayan bir sürü insan… Haaaa, baba parası, serveti ile bir yerlere konumlandırılmış, olayın uzağından geçmiş, eğlence olsun diye “dur biraz da futbol oyuncağım olsun” diyenler…
Her yirmi yılda bir jenerasyon yakaladık diye tuttururuz; elin oğlu bir tokat gibi skor yapar bize, yıkılırız! Ama ölmeyiz! Fakat ders de almayız.
Beylik sözlerimiz vardır bizim… “Her doğru her yerde söylenmez” derler. Derler de, bunu diyenler daha çok o söylemedikleri doğrular yüzü hürmetine, toplumun pek anlayamadığı Bukalemun misali ortadadırlar. Net olmayı, doğru davranmayı bir türlü becerememişlerdir. Neyse, bu mevzu derin; başka bir zaman gireriz içine, çıkamasak da!
Futbola dönecek olursak, Türk futboluna acilen üç şeye ihtiyacımız var: dürüst insana, istikrara ve disiplinli çalışmaya. Bunlar yoksa, Türk futbolu saman alevi gibi yanmaya devam eder.
Arda Güler örneği: Onun cılız fiziğinin iki sene içerisinde uğradığı değişimin nedenlerine inmeyeceksek; konuşmalarındaki fundamental, sahada ve oyun içerisindeki liderliğe soyunmadaki özgüvenin kendiliğinden oluşmadığını görüp anlamayacaksak, dükkanı kapatalım gitsin. Açık bırakacaksak da, ona uygulanan her şeyi, yaşı 14-16 ya gelmiş her altyapı sporcusuna uygulayalım. Çalışan ve alan kalır, diğerleri döner evine. Tabii bunun için önce istikrar ve disiplin gerekir.
Futbolumuzdaki eğitim programlarımızın yetersizliğini gideremezsek, eğitmenlerin kalitesi, yöneticilerin vizyonu, ailelerin beklentileri, medya baskısı… Tüm bunların olumsuzluklarından kurtulmak için değişim dönüşüm gerekir! Şahin görünümlü Doğan’larla olmaz bu. 25 görünümlü 36’lılara çuvallarla para vererek hiç olmaz.
Artık futbolumuzun bir sistem rayına oturma zamanı çoktan geldi de geçiyor bile. Acilen ama acilen, sporu seven, futboldan anlayan ama tok gözlü idealist insanlara, yönetici ve teknik adamlara ihtiyaç var.
Nasılsa yıllar başarısızlıklarla geçiyor. Bırakalım bir on yıl da öyle geçsin; ama biz o zaman zarfında eğitelim, gelişelim ve sistemimizi oturtmuş, güçlü bir vizyon ile futbol dünyasında yerimizi almak için oynayalım. Biz de “varız” diyebilelim.
Var mısınız her şeyin doğrusuna?
Var mısınız bu derse?