Romantik ya da yakın ilişkiler, çoğu zaman bizi ‘bir’ olma arzusuna sürükler. Ancak bu birliktelik arzusu, bazen bireyin kendi benliğinden ödün vermesine hatta kendine yabancılaşmasına neden olabilmektedir. Bu durumu psikoloji literatüründe ‘öz-farkındalık kaybı’ ya da ‘benliğin bulanıklaşması’ gibi kavramlarla açıklayabiliriz.
Peki, bir ilişkide kendini kaybetmek neyi ifade eder? Ve bu kaybın, kişilik gelişimimiz üzerindeki etkileri nelerdir?
Bağlanma Stilleri ve ‘Ben’i Feda Etmek
John Bowlby’nin bağlanma kuramı, çocuklukta kurduğumuz ilişkilerin, yetişkinlikte kuracağımız romantik ilişkileri nasıl etkilediğini anlatır. Özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip olan bireyler, ilişkide onay alma ve terk edilme korkusuyla kendi ihtiyaçlarını göz ardı edebilirler. Çoğu zaman partnerine göre şekillenmek, kendi kararlarını göz ardı etmek ya da benliğini ilişkinin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlemek, kaygılı bağlanma stilinin belirtileridir.
Sağlıklı Bir İlişkinin Görünmeyen Temeli
Psikolojik sınırlar, bireyin nerede başlayıp nerede son bulduğunu anlamasını sağlayan, ilişkilerdeki tanımamız gereken çizgilerdir. Bu çizgiler kaybolduğunda, kişi duygusal olarak yıpranır, sağlıklı karar alması güçleşir ve ‘kim olduğunu unutma’ düşüncesiyle baş başa kalır.
Terapötik süreçler, bireyin özellikle sınırların yeniden fark edebilmesi, kendi benliğini doğrultusunda adımlar atabilmesi açısından önemlidir. Çünkü ilişkilerde ‘biz’ olmak ne kadar değerliyse, ‘ben’ kalabilmekte bir o kadar hayati ihtiyaç niteliği taşır.
Narsistik İlişkilerde Kendiliği Kaybetmek
Narsistik özelliklere sahip bireylerle kurulan ilişkilerde, çoğu zaman benliğin çok daha kolay bir şekilde göz ardı edebildiği görülmektedir. Bu tür romantik ilişkilerde yaygın olan psikolojik manipülasyon davranışları, bireyin kendilik algısını ve gerçekliğini sorgulamasına neden olabilmektedir. Yaşanılan sorgulama doğrultusunda kişi artık kendi sınırlarını, duygularını ve ihtiyaçlarını tanıyamaz duruma gelir.
Kendini Yeniden Kazanmak
Psikoterapide bu tür ilişkisel kayıplar, bireyin yeniden benlik sınırlarını çizebilmek ve içsel ışığını geliştirmek üzerine çalışılır. Danışanın kendi benlik ihtiyaçlarını fark etmesi, ‘hayır’ diyebilme becerisi kazanması ve ilişki içinde kendi sesini duyurabilmesi, iyileşmenin en değerli adımlarındandır.
Sevgi; kendini yok saymak değil, benliğini koruyarak bağ kurabilmektir. İlişkiler, ‘ben’ leri yok ederek değil, onlarla var olarak sağlıklı bir biçimde gelişir. Eğer bir ilişkide kim olduğunuzu unutmaya başladığınızı hissediyorsanız, bu yazı sizin için bir düşünme çağrısı olabilir.