Sabah bir şarkı dolandı dilime; “Kimse kimseyi çözemez, o kadar derine inemez. Ya karşılaşırsa kendiyle, o kazıyı göze alamaz.” Diyordu Sezen Aksu. Çok da sevdiğim ve içinde derin anlamlar uyandıran bir şarkıdır. Zaten Sezen’in hangi şarkısı manasız ki!
Şöyle bir düşünce; çok iyi tanıyorum diyemeyiz kimseyi aslında. Zira insan kendini bile tanımıyor. Zorlukların içinden geçerken bambaşka, mutluyken bambaşka, şaşkınken bambaşka huylarımız çıkıveriyor ortaya. İnsan, doğduğundan beri bünyesine yüklenen, dışarıdan aldığı her şeyin kendi ruhuyla ne kadarını sentezlediği, elediği bir bütüne dönüşüyor. Ya ders alıyor hatalarından ya da yanlışlarına yanlış ekleyerek devam ediyor.
Kimi kendini dışarıdan melek gösterirken içindeki karanlığı gizlemeyi başarıyor bazılarına. Kimi çok mutsuzken her şey yolundaymış gibi davranabiliyor. Hani haberlerde, gündüz kuşağı programlarında falan sıkça görüyoruz ya; “O intihar edecek biri değil, hayat doluydu, asla öyle bir şey yapmaz.” Diyor yakınları. İşte kilit cümle de bu zaten. Çünkü kimse kimseyi gerçekten tanımıyor. Kişinin en yakınları bile. Her insan içini olduğu gibi göstermiyor. Sen sadece onun sana verdiği ya da gösterdiği kadarıyla tanıdığını sanıyorsun. Bazen birini anlamaya çalışırız. Eylemlerinin altında yatan nedenleri görmeye çalışırız ama asla en derine inemeyiz çünkü oralarda bir yerlerde kendimizi göreceğimizden çekiniriz. Zira küçük bir hikâye kendi travmalarımızı tetikler ya da karşı tarafın olumsuz eylemlerinin tek sebebi biz bile olabiliriz. Bilemeyiz…
Ama bir yere kadar insanlar yakın çevresindekileri anlamaya çalışır. Bir an gelir ya da belli bir yaş; tam o noktadan sonra kimse kimseyle uğraşmak istemez. Belli bir yaştan sonra insan sadece hayatına kolaylık katan, yormayan, onu germeyen, belirsizliklerle dolu olmayan insanlar olsun ister etrafında. Kendi içindeki boşluğu başkasının eksiklikleriyle doldurmaya çalışan insan yorar. Sürekli talep eden değil, denge kuran insan makuldür bir yaştan sonra.
Kendiyle baş başa kalabilen, yalnızlıktan korkmayan, sırf etrafımda hep birileri olsun diye çiğ ilişkiler kurmayan insan, kendi ışığıyla parlar. Onu çok uzaktan fark edersin. İstemsizce saygı duyarsın ve böyle insanların en başta kendilerine saygıları vardır ve herkesin içinde yalnızca kendisinin bildiği kilitli odalar vardır. İşte bu yüzden şarkıda da dediği gibi “kimse kimseyi çözemez”. Gördüklerimiz davranış, bildiklerimiz ise sadece tahminden ibarettir.
İnsan, anlatmadığını saklamaz. Yaşadığı için sessiz kalır. Birini çözmeye çalışmak, onu basitleştirmektir biraz da. Oysa insan anlaşılmak ister, etiketlenmek değil. Bir insanı çözdüm diyen, aslında sadece kendine göre bir hikâye yazmıştır.
















