Daha önce kendinizi hiç kalabalıklar içinde yalnız hissettiniz mi? Bu durumun birçok farklı nedeni olabilse de ilk akla gelen kavram sosyal fobidir. Sosyal fobi topluluk içinde, kalabalık ortamlarda konuşurken veya yabancı insanlar ile iletişime geçilmesi gereken noktalarda bireyde hissedilen yoğun kaygı duygusudur. Toplum önünde rezil olmak, küçük düşmek, alay konusu olmak, hata yapmak ya da eleştirilmek gibi korkular sosyal fobinin en bariz nedenlerindendir.
Sosyal fobinin literatürdeki diğer adı sosyal anksiyetedir. Sosyal anksiyetenin, hayatın işlevselliğini etkileme şekli farklılık gösterir. Sosyal anksiyeteli bireylerin, gündelik hayatı algılama tarzları normal insanlara göre farklılık gösterir. Toplantıda sunum yapması gereken bireyin toplantı öncesi kaygılanması ve korku hissetmesi, hafif düzey bir sosyal anksiyete örneğidir. Fakat, tek başına market alışverişi yapamama, garsondan hesap isteyememe, yol tarifi soramama, yabancı birinden yardım rica edememe, komşularla iletişime geçememe, iş arkadaşlarına günaydın diyememe gibi ağır formdaki sosyal fobik örnekler, sosyal fobinin günlük yaşamı ne derecede işlevsiz bir noktaya taşıyabileceğine dair ipuçları verir. Ağır formdaki sosyal fobiye sahip olan bireyler, toplum tarafından tuhaf ve uzak durulması gereken, iletişime kapalı kişiler olarak etiketlendirilebilir.
Sosyal fobi, genellikle çocukluk ve ergenlik çağında edinilmiş olumsuz yaşam deneyimleri ile karakterizedir. Çocukluk çağında, akrabalar tarafından küçük düşürülmek veya ebeveynler tarafından hiç onay ve takdir görmemek, sürekli olarak başkaları ile kıyaslanmak ve eleştirilmek gibi çocuklu çağı travmaları en belirgin olumsuz çocukluk çağı deneyimleri örnekleridir. Ergenlik çağında ise, akran zorbalığına uğramak, topluluk önünde hata yaptıktan sonra küçük düşmek, grupça yapılan etkinlik veya spor dallarında dışarıda kalmak gibi dışlanmış ve değersiz hissettiren yaşam deneyimleri, bireyin sosyal fobi geliştirmesine ortam hazırlar.
Sosyal fobik bireylerde, sıkça yetersizlik ve değersizlik şemaları görülür. Çocukluk ve ergenlik döneminden itibaren var olan utanç duygusu, sosyal fobik bireyde yetersizlik ve değersizlik temel inançlarını oluşturur. Eleştirel ve yargılayıcı ebeveyn örgütlenmeleri, bireyin yaşam deneyimleri boyunca, istediği performansı ortaya çıkaramamasına neden olur. Toplum ve yakın çevresi tarafından dışlanan ve görmezden gelinen birey, kendi benliği ile içsel bir çatışmaya girer. İçsel çatışmalar ile birlikte ortaya çıkan eleştirel iç sesin sesi yükselir. Eleştirel iç sesin sesi yükseldikçe, bireyin kendisini yetersiz ve değersiz hissetmesine olan inancını güçlenir.
Sosyal fobi aynı zamanda, utanç duygusunun bastırılmasına yönelik bir tutum olarak görülür. Sosyal fobi ile beraber ortaya çıkan gözle görülür kaygı belirtileri el titremesi, aşırı terleme, nefes almada zorluk, yüzde kızarıklık, ağız kuruluğu, mide ağrısı, baş dönmesi, bulanık görme, seste titreme gibi kaygı belirtilerinin farkındalığına varan birey, bu belirtilerin dışardan gözlenebilir olması konusunda büyük bir endişe ve utanç duygusu hisseder. Bu belirtiler, bireyin yaşam boyu sağlıklı ilişkiler kurabilmesine engel olur. Çünkü, sosyal fobiye sahip olan birey, bu belirtilerin başkaları tarafından fark edilmesinin utanç kaynağı olduğuna dair bir inanç geliştirmiştir. Partnerleri tarafından tuhaf ve olumsuz bir algı oluşturacağına inanan birey ikili ilişkilerden en çok da romantik ilişkilerden kaçma eğilimine girer.
Sosyal fobik birey, ona rahatsızlık veren kalabalık ve sosyal ortamlardan, iletişime girmek zorunda kalacağı yüz yüze etkinliklerden olabildiğince kaçmayı seçer. Bu kaçınma döngüsü, bireyin sosyal faaliyetlerinin azalmasına ve daha çok içe kapanmasına neden olur. İçe kapanıklık ve sosyal faaliyetlerin minimuma düşürülmesi uzun vade de bireyin sosyal izolasyon yaşamasına neden olur. Sosyal izolasyon süreci, kronik depresyon örüntüsünün yaşanmasına zemin hazırlar. Sosyal ortamlardan uzaklaşmak ve insanlarla ilişki kurmaktan kaçmak geçici ve rahatlatıcı bir çözüm olarak görülür. Fakat bu durum, ilerleyen süreçlerde bir kaçınma döngüsü halini alır ve sosyal fobi döngüsünün kırılmasına engel olur.
Peki Sosyal Fobi ile Nasıl Mücadele Edilir?
- Küçük adımlarla ilerlemek: Önce güvendiğin birkaç kişiyle sohbeti artırmak, sonra daha geniş gruplara açılmak.
- Nefes egzersizleri: Kaygı yükseldiğinde derin ve yavaş nefes almak sinir sistemini sakinleştirir.
- Olumsuz düşünceleri yakalamak: “Herkes bana bakıyor” gibi düşüncelerin abartılı olduğunu fark etmek.
- Profesyonel destek: Bilişsel davranışçı terapi (BDT), sosyal fobinin en etkili tedavi yöntemlerinden biridir.
Sosyal fobi, yalnızca “utangaçlık” değildir; ciddi ama tedavi edilebilir bir durumdur. Küçük adımlar, farkındalık ve gerektiğinde profesyonel destekle sosyal kaygı yönetilebilir. Unutma, konuşuldukça ve üzerine gidildikçe korkular küçülür.