Toplumun temel yapıtaşı ailedir. Bir toplumun sağlıklı olmasının yolu, aile yapısının sağlıklı olmasına bağlıdır. Ailenin sağlıklı yapısı ise bireylerin sağlıklı yapısına bağlıdır. Bu üç döngü birbirini tamamlayan etkenlerdir. Zincir halkaları gibi birbirini tamamlarlar.
Toplumların sahip oldukları farklılıkları kendi ekseninde değerlendirdiğimizde, her toplumun kendine has özellikleri, kültürleri ve aile yapılarını görmek mümkün. Her toplumun da kendi kültürüne bağımlı ve o kültüre özgü yaşayış biçimleri mevcuttur. Aynı toplumlarda yaşayan bireyler arasında şehir kesimleri ve kırsal kesimleri arasında farklılıkları da görmek mümkündür.
Bir toplumun kültürel yapısında değişim yapmak isteyen güçlerin, en başta etki içerisine almak istedikleri kurum aile kurumudur. Aile kurumunda yaşanacak bir değişimin tüm izlerini topluma bir ayna gibi yansıyacağını bildiklerinden, hedef kitle aile kurumudur. Aile kurumunun içinde de yeni yetişen nesil, dediğimiz Z kuşağı adı verilen kesimdir. Birey-Aile–Toplum ilişkilerine zincir halkaları demiştik. Bir savaşın kaybedilmesi anekdotu buna en güzel cevaptır. Savaşa girmeye hazırlanan bir devlet, ordudaki tüm atların bakımlarının yapılmasını, gerekli önlemlerin alınmasını emreder. Bu görevi yapan görevli, telaştan ordu komutanının atının nallarının bakımının yapılmasını unutur. Böylece savaş başlar. Savaşta ordu komutanının atının nalları yerinden çıkar ve at düşünce komutan da düşer, ve askerler komutanın düştüğünü görüp öldüğünü düşünürler ve geri çekilmeye, savaş alanını terk etmeye başlarlar. Böylece o ordu savaşta yenilerek hezimete uğrar. Tam da günümüzde atın yerini teknolojik sanal dünya almış.
Sanal dünyayı ellerinde tutan güçler, kendi toplumları dışındaki toplumların ahlak yapısında, kültürel yapılarında çöküntüler oluşturmak için bu alanı var güçleriyle kullanmaktadırlar. Toplumsal değişimlerin öncülüğünde en fazla etki eden etkenler içerisinde görsel yayınlar (diziler, evlilik ve yarışma programları vb.), sanal iletişim alanlarında ise Instagram, Facebook, TikTok vb. platformlarda bunu görmek mümkündür.
Türk aile yapımıza baktığımızda, bilinçli bir şekilde büyük bir saldırı olduğunu görmemek mümkün değildir. Belli periyotlar şeklinde, basamak basamak bunu başarmaya doğru bir yol izlemektedirler. Aile yapısında bozulmalara neden olan bu durum, yavaş yavaş bilinç altına yerleştirilmeye devam etmektedir. Görsel yayın kuruluşlarında diziler üzerinden bunu yapmaya başladıklarını görüyoruz. Dizilerde kayın ile gelin ilişkisini meşru hale getirmeye çalışan senaryolarla; yarışma programlarında eşlerin birbirine hakaret etmesine kadar giden davranışlara; kaynana ve gelinlerin saygı sınırını aşan söylemlerine kadar birçok davranış ile aile yapısına yönelik aşamalar olduğunu görüyoruz. Sanal alanlarda, özellikle TikTok başta olmak üzere, tüm aile mahremiyetinin ortadan kaldırılıp aile yapısına dinamit koyar gibi yok etmek için her türlü teknolojik etkeni kullanmaktan geri kalmıyorlar.
Toplum ve aile yapımızı korumamak, ahlaki çöküntünün oluşmasını engellemek için her türlü tedbirin alınmasını gerektirir. Genç ve dinamik neslimizi korumak zorundayız ki, toplumumuzun ve ailemizin ahlaki yapısını ve kültürümüzü koruyabilelim.
Kanun koyucular, bu konuda gerekli tüm önlemleri alıp toplumumuzu bu şer odaklardan korumalıdırlar. Gençlerimizi ve aile yapımızı korumalıdırlar.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…


















