Merhabalar,
Bu yazımda sizlerle ilişkilerimizi konuşalım istiyorum. Arkadaşlarımızla, akrabalarımızla, eşlerimizle, sevgililerimizle, çocuklarımızla ilişkilerimiz, yani ikili ilişkilerimizi konuşalım.
Birkaç gün önce bir arkadaşımla konuşuyorduk. Bana dedi ki: “Bana yaşattıklarından sonra, hissettirdiklerinden sonra hak etmişti.” Ne diyorsun, dedim. “Hak etmişti” ne demek? Kimin neyi hak edip etmediğine sen mi karar veriyorsun? Ya da bir şeyin karşılığının ne olduğuna sen mi karar veriyorsun?
Bu sohbet sonrasında düşündüm. Arkadaşım ile olan ilişkimi düşündüm. Ve “kısas” diyen birinin benim hayatımda yeri var mıydı, olmalı mıydı? Yoktu.
Bizler insanız. Hatalar yaparız. Hatta bazen hiç istemesek bile sevdiklerimizi üzebiliriz. Onlara zarar da verebiliriz. Ama hata işte. Bunu istemeden yaparız. Sevdiğimiz, değer verdiğimiz biri bize bir yanlış yaptı diye, bile isteye ona nasıl zarar verebiliriz? Ben bunu anlamıyorum, algılayamıyorum. Bu nasıl bir sevgi anlayışı bilmiyorum. İnsan sevdiğine kıyabilir mi? Kıyıyorsa eğer bu gerçekten sevgi midir? Mesela bir anne, her ne yapmış olursa olsun çocuğunu gözden çıkarabilir mi? Ona zarar verebilir mi? Ya da gözden çıkardıysa, ona zarar vermeyi seçtiyse, o annenin sevgisinin gerçekliğinin sorgulanması gerekmez mi?
Ya da sevgiliniz olsun mesela. İlgisizliğinden şikâyet edip gidip sevgilinizi aldatabilir misiniz? Sırf size yeterince ilgi göstermediğini düşündüğünüz için sevdiğinizi aldatabilir misiniz? Ya da sevgisinden emin olamadığınız için birini aldatabilir misiniz? Hadi aldattınız. O zaman size sormazlar mı “Bu nasıl sevgi?” diye. Sorarlar. Ve o ilgisizliğinden yakındığınız, sevgisine inanmadığınız sevgiliniz siz onu aldattınız diye hayatınızdan gittiğinde, onu suçlayabilir misiniz? Bence suçlamayın. İhanet ile sevgi aynı bedende yaşayamaz. Sevdiklerinize de sevginize de sahip çıkın. Bir insan ne kadar severse sevsin, gerekli koşullar oluştuğunda gider. İnanın bana, gider. Gerekirse kalbini bırakır ardında ama yine de gider.
Bir şey yapacaksanız eğer birine, onu kaybetmeyi de göze alacaksınız. Sonrasında “ah vah” etmenin bir faydası olmuyor çünkü. Kırdıklarınızı öyle bir iki tatlı söz ile toplayamazsınız. Her şey o kadar basit değil. İnsanların duyguları ile oynamayın. Oynuyorsanız da “Niye gitti?” diye hayıflanmayın. Yeterince ısrar ettiğinizde her insan gider. Gitmesi için yeterli koşulları oluşturduğunuz her insan, bir gün hayatınızdan mutlaka gider. Siz onun için ne kadar değerli olursanız olun, mutlaka gider. Anneniz, babanız, kardeşleriniz, eşiniz, sevgiliniz, arkadaşlarınız hatta çocuklarınız bile emin olun gider.
Sizlere şunu söylemek istiyorum: Kimsenin duyguları kimsenin oyuncağı değil. İnsanlarla da insanların duyguları ile de oynamayın. Bunun sonuçları her iki taraf için de çok ağır olabilir. Yaptıklarınızın sonuçlarına katlanamayabilirsiniz.
Arkadaşıma geri gelecek olursak eğer, sevgilisi ile ayrılmışlar. “Yazık etmişsin” dedim. “Gitmez sanmıştım” dedi. “Beni seviyorsa gitmez. Her ne yaparsam yapayım, seviyorsa gitmez. Hayatımda beş kadın da olsa gitmez sandım. Beni seviyorsa gitmez sandım” dedi. “Gitti” dedi. “Gittiğine göre sevmemiştir, değil mi?” dedi. Güldüm. “Seven gidemez mi?” dedim. “O yapsa” dedim, “senin yaptıklarının aynısını o yapsa?” Öfkelendi. “Yapamaz” dedi. “Neden?” dedim. “Neden yapamaz? Sen yapmışsın ama.”
“Haklısın” dedim sonra. “Yapamaz. Yapamadığı için de gitmiş zaten. Sana senin gibi davranamadığı için gitmiş. Sen de durma dedim buralarda. Sen de git. Onsuzluğu da yanına al ve git.”
Demem o ki, yapmayın. İnsanların duyguları ile oynamayın. İnsanların canlarını yakmayın. Bazı şeylerin telafisi olmuyor, olamıyor. O yüzden yapmayın. Gidecekseniz de dönün arkanızı gidin. Zarar vermeden gidin. Can yakmadan gidin. İnsan olduğunuzu unutmadan gidin. İnsan olduğunuzu unutmadan konuşun. Karşınızdaki de insan, siz de insansınız. İnsan gibi yaşayın, insan gibi gidin. “İnsan” sözcüğünün içini doldurun.
Yolunuz insanlara çıksın. Yolunuz, hem kendisinin hem de sizin insan olduğunuzu unutmayanlara çıksın. Dostlukla…