Griyi severiz, değil mi? Kıyafetlerde, ev dekorasyonunda, hatta yağmurun usulca yağdığı bir günde gri gökyüzünü izlemek bile bize tuhaf bir huzur verir. Sakin, dingin, sade bir renk… Bazen bir spor arabanın gövdesinde, bazen zarif bir elbisenin tonlarında ya da evinizin duvarlarında griyi görmek insana şıklık ve estetik bir his verir. Fiziksel dünyada gri; minimalizmin, şıklığın ve dinginliğin simgesidir.
Ama konu duygulara gelince… İşte orada gri, o kadar da masum değildir. Çünkü gri, ilişkilerde ve hayatta “belirsizliğin” rengidir. Ne siyah kadar net bir son, ne beyaz kadar berrak bir başlangıç… Sadece ortada kalmışlık…
Belirsizlik yıpratır insanı. Hayatınızda size gri hissettiren hiç kimseye, hiçbir duruma izin vermemelisiniz. Çünkü gri, göründüğü kadar huzurlu değildir. Onun yarattığı belirsizlik, zamanla ruhunuzu yorar; zihninizi bulanıklaştırır. Ne ileri gidebilir ne de tamamen geri dönebilirsiniz. Hep bir arada kalmışlık hissi…
Şunu unutmayın: Sizi gerçekten seven, değer veren hiçbir insan sizi o grilikte bırakmaz. Sevgi net olmalıdır. Karşı tarafın duygularında gri varsa, o kişi ya sizinle değildir ya da asla tam anlamıyla sizin olmayacaktır. Çünkü netlik her zaman iyidir. Bazen bir “hayır” bile bir “belki”den iyidir. Siyah bile griye göre daha iyidir; en azından kafanızı karıştırmaz. Net bir şekilde uzaklaşırsınız ve içinizdeki savaş sona erer.
Velhasıl sevgili okurlarım, duygularınızı, umutlarınızı kimsenin insafına bırakmayın. Sevgide gri yoktur. Ya vardır, ya yoktur. Ya siyah, ya beyaz. Kendi değerinizin farkında olun ve sizi belirsizlikte bırakan hiçbir şeyi hayatınızda tutmayın.
Mucizeler hep sizinle olsun…