Yıllardan 1990… Kırlarda oynarken “Papatya” şarkısı söylerdik biz. İlkbahar geldi mi, kırlarda oynamaktı en büyük tutkumuz. Kırlarda papatya toplayıp annemize verirdik. Annemizden papatyadan taç yapardı bizlere.
İlkbaharın en güzel rengiydi papatyalar. Papatyalar vardı en güzel kırlarda, biz de toplardık o papatyaları şarkılarla. Papatya resmi yapardım sonra evde, güzel papatyalar kokusu sarardı evin her yerini.
Bahar sevincini tamamlardı papatyalar. Bir gün papatya toplayıp vazoya koymuştum evde. Sarı papatyalar, dünyanın en güzel papatyalarıydı gözümde.
“Sarı papatya, sarı papatya, söyle bana kime sevdalısın?” Bu şekilde şarkı söyleyerek toplardık papatyaları. Papatyalarımızın rengi de güzeldi, kendisi de.
En güzel papatya benim papatyamdı. Kocaman beyaz yaprakları vardı onun. Kulağıma takmıştım onu. O kırlarda koşardık papatyalar elimizde.
Yıllardan 2020… O kırların yerini evler almıştı, beton olmuştu her yer. Papatyalar da bize veda etmişlerdi. Evde kuruttuğum birkaç papatya kalmıştı sadece hatıra olarak.
Eskide kalmıştı o kırlarda papatya şenliğine katılmak. Şimdi her yerde bilgisayarlar vardı. Koşup oynamak da o yıllarda kalmıştı. Çocuklar, tehlikeli olduğu için çıkamıyordu sokaklara.
Her yıl biraz daha makineleşiyordu dünya hayatı. Yıllardan 2020… Kırlarda koşup oynayan çocuklar yoktu artık. Yerini beton alan kırlarda bir zamanlar çocuklar doyasıya eğlenirdi.
Dünya döndükçe kötüye döner olmuştu. Kır bahçesi olsa da tehlikeden dolayı koşup oynayamaz olmuştu çocuklar.
Kırlarda oynamak da papatya toplamak da çok eskilerde kalmıştı. Şimdi çiçekçilerden bir demet papatya alıp evin yolunu tutmuştum. Papatya kokusu, eski günlere götürüyordu beni.
Elimde papatyam sensin, beni dünyaya bağlayan… Elimde papatyam sensin, beni hülyalara daldıran… Elimde papatyam sensin, beni ağlatan…
















