Günümüzde dinamikler bir düzen içinde var olurken ortaya bir ‘’biz’’ sorunsalı oluşturuyor. Sanma, içinde eksik gedik ne varsa toplayan bir zihnin kendi paydasına düşen gerçekliği, en son anda sahip olduğu o dünyayı temsil ediyor. Bazı yorumlar getirdiğimizde ‘‘pay’’ aslında nedir? Herkes bu hayatta kendisine ait olanı bir şekilde bulur. Biz, bize ait olanı bulmayı öğrenerek hayata hazırlanıyoruz. Peki ya payı pay etmek dediğimiz noktada ne kadar bilgiliyiz? Hep bir şekilde birleşen ya da ayrılan o bağlarımız bizi bize hatırlatıyor mu? Ya da beni sana hatırlatıyor mu? Doğru bir denklemde mi yaşıyoruz yoksa tamamen içinde kaybolduğumuz bir yalan mekanizmasının temellerini mi atıyoruz? Yanlış ifadeden itibaren başlayan ve oluşan her şey birer sanrı özelliği taşıyor. Peki biz insanlar paylaşmayı biliyor muyuz veya artık bu paylaşmak dediğimiz şey çok mu yüzeysel kaldı? Eskiden insanlar mutluluklarını beraber paylaşırken şimdi kendi dünyalarında, evlerinden tek tık uzakta mesajlarla ya da sosyal medyayla yetinir hale geldiler. Yüzeysellik insanın zihninin bir kaçışı mıydı? En çok düşündüren de budur aslında.
Konuya kaldığımız yerden devam ederken, daha da derinleştirerek sorulara cevap bulacağız. Biz insanlar hep bildiğimiz gibi yaşadık, ya bilmediğimiz bir dünya var mı diye hiç düşünmedik. Yüzeyselliğin insanın kendi dünyasındaki dengelerden kaçışı olabileceğini düşünebiliriz. Paylaştığımızda çoğalacağımızdan hatta mutluluk duyacağımızdan bir şüphe yoktur. Fakat insanlar artık bazı duyguları beraber yaşarken çok hızlı tüketerek, yerini dengelerle oynanmış bir dünyaya bırakıyor. Aslında başka bir açıdan daha konuyu ele almak istiyorum. Paylaşmak bir sürü anlama gelebilir diye düşünüyorum. Birisiyle ekmeğini paylaşmak, bazen sevgini paylaşmak, bazen hayatı paylaşmak olabilir. Ama artık insanlar birbirinden uzak bir alan oluşturarak kendilerini koruduklarını ya da daha iyi ifade ettiklerini düşünüyorlar. Yüzeysellik sadece sosyal medyanın hayatımıza girmesi değil tabii ki de. Bazı farklı açıdan oluşturulmuş alanlara da sahip olduğumuz bir gerçek. Paylaşmak hakkında konuştuk ve şimdi diğer yarısı hakkında bazı analizler yapmak istiyorum. Bir madalyonun görünen yüzüyle arkasını ayırt etmek mümkün müdür? Eğer arkasını çevirmeyi düşünürse insan bunun sırrına varabilir. Her görünen, kendini görünmezliğinde tekrarlamaz. Diğer yarısı aslında tam da bize bunu anlatmak istiyor. Hiçbir doğru tek bakışta anlaşılmaz, birçok açıdan değerlendirmeyi gerektirir. Paylaşmak bu yüzden madalyonun diğer yarısını görmemiz için var olmuş bir düşünce bile olabilir. Bunların hepsi birer sorunsal niteliğinde ve zihin, diğer yarısını birçok kez ele alındığında ancak açık edecektir.
Sonuç olarak bizler, paydaş olarak dünyanın birer parçalarıyız. Puzzle parçaları gibiyiz ve bir parça, diğer parçasız bir paylaşımsız olacaktır. Düzenin içinden kendinden de vererek ortaya bir “sen” çıkarmak asıl hünerdir. Madalyon her zaman hayatımıza girmez, paylaşan ve bunu aklın ötesinde taşıyan insanlar buna sahip olabilirler…