Her yılın sonunda aile danışmanı olarak yılın dökümünü yapar, terapime gelenler sıralamasında üç konuyu belirlerim. 2025 yılı birinci sıralamada kadın hareketi baş sıralamadaydı. Acı yaşayan, ezilen, ihanete uğrayan, yorgun, bazen güçlü kadınlar en çok terapime gelenler oldu.
İkinci sırayı çocuk ve gençlik sorunları ele aldı. Son zamanlarda medyada gençlerdeki şiddetin acı sonucunu görüyoruz. Ben de yazılarımda ısrarla üzerinde duruyorum. Bu konuya tekrar değineceğim.
Üçüncü sırada ise farklı bir sorunla karşılaştım. Terapime anneler genç çocukları ile geldiler. Konu ilginç; kız, erkek fark etmiyor. Yaşları otuz civarı ve üstü gençler evlenip yuva kurmak istemiyor. Aileler bu soruna çare arıyor, üzülüyor. Anne babanın en tabii hakkıdır evladının mürüvvetini görmek, aile genişlemesi, torun sevmek.
Bu konuyu masaya yatırırsak sebepler farklı sonuçlara götürür, ucu çocukluğa kadar uzanır. Bir çocuğa sorumluluk verme eğitim yaşı 5-6 yaş döneminde başlar. Önce ufak sorumluluklar verilir, özgüveni pekiştirilir. Zaman zaman çalışarak para kazanmanın güzel tarafı çocuklara hissettirilir. Tatillerde 12-13 yaş çocukları varsa aile işyerinde, yoksa güvenilir tanıdık kişilerin yanında pekiştirilir.
Ailenin çocuğunu koruması, onun her dediğini alarak odasına bilgisayar koyup ne yaptığını bilmeden sorumsuzca yaşatmak değildir. Kız çocuklarına gelirsek, genelleme yapmadan şunu diyebilirim; okuyor, eğitim alıyor veya çalışıyor, ancak ev işlerini, ev yönetimini anneden alamıyor. Anne, “Kızım benim gibi çekmesin, rahat yaşasın.” mantığıyla işten uzak tutuyor.
Ve gençler 27-28 yaşına geliyor. Çalışıyor, rahatı yerinde, evde yemeği yapılıyor, anne her türlü ihtiyacını karşılıyor. O zaman gençler neden evlilik düşünecekler ki? Evlilik sorumluluk isteyen bir kurum. Eşlerin, çocukların sorumluluğu var. Geçim sorunu bir başka faktör.
Zaman zaman yeni evlilere karışan, her şeyi merak eden, gençlere nefes aldırmayan ailelerde bir sorun, özellikle anneler. Bu durumda gençler şunu düşünüyor: “Sağlığım yerinde, evde işim görülüyor, yemeğim hazır, kazancım var, gezer tozarım.” Peki nereye kadar?
Gençlik kimseye baki değil, hayatın bir mevsimi. Ey gençler! Siz bir yuva kurup çocuk yetiştirmezseniz ne olur biliyor musunuz? Geleceğimiz için tehlike çanları çalar, nüfus hızla yaşlanır. Bağımsızlığımız tehlikeye girer. Nüfus verilerine göre doğurganlık azalıyor, yaş ilerledikçe evlilik de zorlaşıyor.
Sorunun çözümü önce aileden geçer. Sınırsız refah ve özgürlük mutluluk getirmez. Gençler, çok seçici olmayın. İnsanın önce karakterine, aile sorumluluğunu taşıyıp taşıyamayacağına bakın. Ailesini iyi tanıyın, huzur ve mutluluk arayın.
Güzel evlilikler kurmanız dileğiyle…
















