Annenizin vücudunun belli bir bölgesinde kanser hücrelerinin olduğunu annenizin doktorundan ya da daha kötüsü annenizden öğrenmeniz, başa gelebilecek en kötü olaydır. Öğrendiğiniz anda bin parçaya bölünüp yok olmak istersiniz. Yıllarca size destek olan anneniz, sizin desteğinize ihtiyaç duyar hale gelmiştir. Etrafınızda bu haberi aldıktan sonra sizi anladığını, her zaman yanınızda olacağını söyleyen insanlarla dolar ama yalnızsınızdır. Kimse sizi anlamaz. Size hayatı öğreten kadın bir şey daha öğretmiştir. Sırtınıza bir bıçak saplanmıştır, bu bıçakla yemek yediğinizi, uyumaya çalıştığınızı, işe gittiğinizi falan hayal edin; sırtınızdayken sohbet etmeye, kahkaha atmaya, moral olmaya çalıştığınızı, korktuğunuzu… Öyle bir şey işte.
Çok zordur, çeken bilir. Sadece bir taraftan moral vermeye çalışırsın ama bir taraftan kendin moral verilmesi gereken bir duruma gelmişsindir. İnsana gerçek dostlarını gösteren bir süreçtir. Dost, akraba pek kalmaz. Kimisi “dayanamam” der, kimisi “işim çok, gelmek istiyorum, olmadı” der ama asıl neden; bir kanser hastasının birinci dereceden yakını olmak, hele parası da yoksa, tam bir ıstırap halidir. Kanser, parası olan için bile çaresizlikken, parası olmayan için çaresizliğin ne olduğunu tatmaya dahi fırsat vermeyen çok acı bir duygudur.
Sabır, metanet, direnç, inanç ve güç ister. Dertten büyük dert vardır ama bunun acısı gerçekten tarifsizdir.
Tedavi aşaması çok zordur. Kemoterapinin üçüncü günü en lanet günüdür. Devam eden günlerde güzel saçları dökülür. Saçlarını makine ile sıfır kestiğiniz anda başlar insanın içi kan ağlamaya… Sanatçıların da kafası kel, sana da yakıştı, daha gür çıkacak ya da şöyle uzun, alımlı bir peruk alırız diye annenize destek olmanız gerekir, mecbursunuzdur.
Canınız bildiğiniz insana ölümün ne kadar yakın durduğunu öğrenmektir aynı zamanda. Aslında ölüm o kadar yakın ki bize, inanamazsınız, inanmak istemezsiniz, yokmuş gibi davranırsınız ama aslında bilirsiniz, oradadır.
Sadece yaşanan günleri uzatmaya çalışırsınız. Ağlamaz, hep gülersiniz. Gülersiniz de gece oldu mu dolar gözleriniz, engel olamazsınız gözyaşlarınıza. O bir kere kanser olmuştur ama; kolunun ağrısından uyuyamayıp inlediği her gece ya da göğüs olması gereken yerde o boşluğu her gördüğünüzde kahrolur, siz bin kere kahrolursunuz. Nefes aldığı ve orada olduğu sürece umutlar bağlarsınız. Bazen de sevdiğiniz için daha fazla acı çekmese de bitse mi bu dersiniz, sevdiğiniz için dayanamazsınız acısına. Ölümünü düşünürsünüz. Bu en zorudur. Bir taraftan da yanında çektiği acıyı unutur da onunla bir gün daha birlikte olmayı istersiniz.
Hastanelerde o kadar perişan olmuşsunuzdur ki, gözleri dolduğunda hastasını birine emanet edip tuvalete koşarsınız yanında ağlamamak için. Bazen de doktorlar azarlar, ağlatır. Hastasının canı yandıkça onun da içi acır. Son evre kanser hastası yakınlarının psikolojisi sıklıkla derinden sarsılır. Her şeyi bir anda bırakıp, hemşirelik okuluna yazılmayı düşünecek hale gelmişsinizdir, sadece onun için bir şeyler yapabilmek adına.
Sona yaklaştıkça aile içinde krizler başlar. Hastaların başında duran, onların bakımını üstlenen yakınlar bir yandan hastayı bu krizlerden uzak tutmak, bir yandan hastanın psikolojisini korumak, bir yandan da günlük yaşamını sürdürmek (işe gitmek, varsa evliliğini sürdürmek, ev yaşamını/düzenini aksatmamak ve benzeri) zorundadırlar. Sonuç bilinse de tutunmaktır HAYATA.
Ama sonuç aynıdır, değişmez ve en ÇOK acı ise kaybedildiğinde yaşanır. Acı gün gün artar. “Zaman her şeyin ilacıdır.” sözü yalan olur. Her geçen gün bir kolunuz kırılmış gibi hissedersiniz. Sabah olunca telefonundan silemediğin numara, “Günaydın.” demek için arayacak ya da “Eve gelirken markete uğra.” diyecek o ses hep kulağında kalır. Acısını unutmazsın, içinde ancak seni yaşama bağlayan sebepler için yaşama tutunmak zorundasındır. Henüz vakit varken sevdiklerinle dolu dolu yaşamak istersiniz. Artık bilirsiniz ki ölüm bize çok yakın ve henüz vakit varken sevdiklerimizi mutlu etmek, onlara ne kadar sevdiğimizi hissettirmek için acımıza sabrederiz.
Kanserden yakınlarını kaybetmiş birisi olarak, hasta yakınlarının bu zorlu süreçlerde neler yaşadıklarına değinmek istedim. Aslında Covid-19’dan daha tehlikeli olan kanser, erken teşhiste hayat kurtarır. Düzenli olarak kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin.
KANSERDEN DEĞİL, GEÇ KALMAKTAN KORKALIM.
Bu yazınız, kanser hastası yakınlarının yaşadığı derin acıyı ve yalnızlığı yalın ama çok güçlü bir şekilde aktarıyor. Okurken hem duygulandım hem de empati kurdum. Yüreğinize sağlık, bu sessiz çığlığa ses olduğunuz için teşekkür ederim.