Spor

Endüstriyel Futbol Üzerine

0

Milenyum yılı ve sonrasında bu tabiri yavaş yavaş fısıldamaya başlamıştı spor dünyası. Daha öncesinde amatör ruh çokça ön plandaydı, pek tabi ki yetmişli yıllar ve seksenlerde de yüksek bedellerle futbolcu transferleri yapılıyordu.

Dünya ve Avrupa’yı bir şimdilik bir kenara bırakarak, kendi ülkemiz futbolundaki endüstriyelleşmeyi ele almak istiyorum.

Tozlu topraklı, hatta balçık çamurlu futbol sahalarından çıkmaya başlayıp, oyun daha temiz ve keyifle oynanmaya başladıkça, eski futbolcuların pek çoğu “Ah, erken geldik dünyaya” demekten kendilerini alamıyorlar…

Pek tabi ki dünyada her şey, entegre olmaya başladığında spor, özellikle futbol camiasında bu geçiş diğer spor faaliyetlerinden daha süratli gelişti. Süratli oyuncularımız çıkmamasına rağmen..!!

Aşikar olan bir şey daha; Futbol dünyasında yer alan hemen herkes, özellikle de bu Birinci ve Süper lig seviyesi ise, bu etiketle hemen her yere adım atma yolunda rakiplerine büyük fark atıyordu.

Aslında hala öyle!! Baktığımızda bütün kulüp başkanlıklarını ve yönetim kurullarını iş insanları oluşturuyorlar! Bunda abes bir durum yok. Yok da, şirketlerindeki karlılık durumlarını spor kulüplerinde gözlemleyemiyoruz. Maalesef… Bu yüzden kulüpler Batık (!) durumda. Batırılmış vaziyette. Bu gidişle kurtulmaları imkansız.. Buna rağmen, borçlanmaktan da korkmayan yönetim kurulları var.

Yeni spor yasasındaki, borçlanmadan doğan mesuliyet bir milat olsa da geçmişten gelen borçlar katlanarak duruyor.

Futbolcular… Emekçiler…! Tıpkı, sabahın 5’inde evinden çıkıp toplu taşıma ile işine giden işçi, memur kesimi gibi, onlar da kulüplerin çalışanları!

35-40 yıllık çalışma hayatının sonunda, kenar mahallede bir ev alabilecek bir tazminata bile sahip olmayan, sağlığı ve psikolojisi bozulmuş, yıpranmış vaziyette ömrünün kalan zamanını geçiren emekçi kesimi.. O da emekçi, top peşinde koşanlar da…

Top peşinde koşanlar da kendi aralarında sınıflara ayrılıyor tabi ki, en alt liglerden yukarıya doğru artan gelir ve konfor düzeyi ile.

Başarı da başarısızlık da büyük ölçüde kendi elinde, tabi biraz da şans…

Kendine iyi bakıyorsa, şansı da yaver gidiyorsa, yaşarken hemen her şeyin en iyisi, en kalitelisi ile yaşama fırsatı…

Yukarıda bahsettiğim,emekçi kesimin 35-40 yıl sonunda elde etmeye çalıştığının, kimisi bir sezon da 5 kimisi 10 bazıları da çok daha fazlasını kazanıyorlar.

Özel yaşamına özen gösteren sporcular daha evvel 27-28 olan yaş sınırını 38’lere kadar çıkardı.. Yine de erken ve zengin emeklilik onlarınki!

Demem o ki; Futbol arenasındaki bu savurganlık ne zaman bitecek?

Türk futbolu ve futbolcusu gelişsin diye uygulanan 3 yerli statüsüne rağmen başladığı noktadan çok ileriye katetmeyen ve mecburen oynayan yerliler bile kazançlarını milyon avrolara çevirmişken, hak edip hak etmediklerini kim yada kimler sorgulayacak..!? Yoksa tepeden tırnağa herken futbol ve futbolcu üzerinden nemalanıyor mu?

Sanmıyorum… Ama bu seviyede kazançlara denetim şart.

Bu konuyu daha derinleştireceğimi düşünüyorum…

Şimdilik burada kesiyorum.

Tekin Toklucu

Biz Evde Yokuz

Sonraki makale

Yazarın Diğer Yazıları

Yorum

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha Fazla Spor