“Kaderim de varmış, garibin yüzü güler mi, ben de şans olsa zaten, herkese kavun, bize kelek, benim işim zaten olmaz…” Bu cümleler tanıdık geliyor mu? En az bir tanesini aklından geçirmişliğin vardır. Bu fatalist bakış açın seni nereye götürür, bir fikrin var mı? Kurban rolün, acı çekmekten zevk alan halin, acının, şikayetin normalin oluşu ve güzel hiçbir şey gerçekleşmeyecek beklentin seni nereye götürür?
Pek de iyi bir yere gittiğini söyleyemem. Bu anlayışa göre kader yazılmış, bitmiş bir şey ve sen bir oyuncusun, bir roldesin ve onu oynuyorsun, öyle mi? Peki, dünyaya yazılmış senaryo oynamaya geldiğin konusunda karar verirken aklın bu duruma ne diyor? Hiç sormuyor mu acaba, gerçekten kaderim mi? Acaba bir şeyler benim elimde olabilir mi? Yoksa çaba sarf etmeden, yorulmadan, uğraşmadan gelen fırsatları hiç değerlendirmeden kaderi suçlamak, kendini ondan alacaklı saymak kolayına gelen mi?
Kuantum fiziğine uygun yapılmış bir araştırmanın sonucuna göre, şu anki kararlarının, davranışlarının geçmişi bile değiştirdiği, geleceği şekillendirdiği saptanmışken “kaderim buymuş” anlayışı, “ben de şans yok” hazıra konuşu sana da uyumsuz ve tuhaf gelmiyor mu? Bana sorarsan fatalizm bir kaçış, sorgulamayış, hazıra konuş, cahilce bir uyanıklık(!), aklı inkâr ediş, ezber, kendini yok sayma hali. Sen yok musun ki?
Kurduğun cümleler, dile getirmediğin ama zihninde gezinen düşüncelerle binlerce olasılıktan karamsar olanları uyandırıp, sonra kötü olanla karşılaşınca “ben biliyordum” diyeceksin. Kendi kendini doğrulayıp, bu yanlış sarmalda var edemezken varlığını, haklı çıkmanın verdiği tembellikle yoluna taşlar döşemeye devam edeceksin. Sonra ayağın taşlara çarpıp kanadığında “ben demiştim” diyecek, “hep böyle olur, hiç şaşmaz” diyecek, girdiğin kurban rolünün hakkını vereceksin. Hatta “haklı çıktım” diye ince bir gurur bile hissedeceksin. Oysa seçme şansın var, oysa sen başka yoldan gidebilirsin. Taşlı yol benim diyerek taş döşemeye devam etmek yerine yeni bir yol keşfedebilirsin. Yeni yol keşfetmek kulağa hoş ama uygulamada zor geliyor. Çünkü düşüneceksin, çünkü vazgeçeceksin alıştığın düzenden ve “kaderim böyle” rahatlığın elinden kayıverecek. Göze alamıyorsun, almıyorsun.
Sonra da “bizde şans olmaz ki” kötü mirasını ve bu fatalist bakış açını gelecek kuşaklara aktaracaksın. Bu da kolay olan ve kolayca yayılan, çabasız olan. Biraz çabalayıp başaranlara “o çok şanslı, kaderi iyi yazılmış” etiketini yapıştırman da senin için çok doğal. İnsanın seçebilen hali, müdahale eden hali öyle agnostik ve korkutucu geliyor ki bilinen güvenli limandan ayrılmayan taşlı yollarda kana bulanmış halini sevmek zorunda kalıyorsun. Halbuki her şey çok farklı olabilir; şeytanın bacağı kırılır, yeni yollarda kansız ama yine kırmızı mutlulukların olabilir. Yol senin, yolculuk senin. İşine karışmak gibi olmasın ama seçimlerini gözden geçirmek ister misin? Çünkü başka türlüsü de mümkün.