Kavimler mozaiğinde, imkânsızlıkların içinde çareler ve mucizeler meydana getirme konusunda pek mahirdir Japon halkı. Onların aman vermez görünen coğrafyalarına hükmetmelerini sağlayan sır, insana ve doğaya karşı gösterdikleri müthiş nezaket ve saygıda gizlidir hiç şüphesiz. İnsana ve doğaya karşı sürekli bir boyun eğme hareketi sergileyen bu nazik halk, eğildikçe yükselmenin onuruna erişmiş ve coğrafyalarının onları ihya ederek şan ve şeref vermesine her daim tanıklık etmiştir.
Yaşamlarının ve kültürlerinin merkezine aldıkları “Güneş”, onların muazzam bir tevazu ve zarafet ile örülü ruh dünyalarını ve kâinata yaydıkları kıymetli aydınlığı temsil etmektedir. Öte yandan ülkeyi saran sayısız yanardağ, Japon halkının derinlerinde taşıdığı bilgelik ve hikmet ateşine bir atıfta bulunmaktadır adeta.
Kocaman denizlerin, fırtınalı vakitlerde coşup korkunç ve hırçın bir vaziyete büründükten sonra yüreği büzüşen bedenlere harikulade bir berrak manzara sunması gibi Japon halkı da, kültürünün alt tabakalarında taşıdığı savaşçılık ve sertlik özelliklerine karşılık, insanı hayretler içerisinde bırakabilecek incelikli ve zarif detaylar taşımaktadır.
Samuraylar; atılganlıkları, savaşçılıkları, acımasızlıkları ve kılıçlarının keskinliğiyle bilinir. Fakat bir de gözü korkutan bu manzaranın ardında, onların insanı terbiye etme ve kemale erdirme noktasında en önemli unsurun, karşılıklı saygı ve doğanın merkeze alınıp ondaki derin boyutların insana aktarılmasına dayanan incelikli disiplinleri vardır.
Bir başka ayrıntı ise bu ışıklar saçan halkın, akıllara durgunluk veren sanatsal boyutudur. “Chado” denilen çay sunma törenleri, konuğa saygının ve nezaketin zirve noktasıdır. “Kintsugi” olarak adlandırılan hasarları hoş görme sanatı, onların en ümitsiz vakaları bile bir sihirli dokunuş ile canlandırabilmelerinin temsilidir. Öte taraftan Japonlar, “Bonsai” denilen ağaç küçültme sanatı ile ruhlarını tam manasıyla doğanın emrine amade kılmanın zevkine varırken, çiçek düzenleme sanatı olan İkebana vasıtasıyla da tabiatın onların gönül dünyalarına bahşettiği renk cümbüşünü pek hoş çiçeklerle yansıtırlar.
Japon halkının sayısız meziyetleri gibi daha nice sanatsal ve estetik hususlar vardır bu kültürde. Fakat ne olursa olsun bu halkı en iyi anlatan ve ifade eden unsur, kiraz ağaçlarıdır. Baharın gelmesiyle bütün Japon coğrafyasını şenlendiren bu ağaçlar, insanı sarhoş eden pembeliklerinin yanı sıra esrarengiz ve sihirli bir hava aksettirir tüm cihana.
Bu, zihinleri tepetaklak eden manzaranın başrol oyuncusu olan kiraz ağaçları, ruhsuz ve çorak olarak addedilen Japon topraklarından fışkırmaktadır. İşte bu, başlı başına keskin bir mesajdır tüm insanlığa: Nasıl ki kiraz ağaçları ölü görülen bir coğrafyadan çıkıp tüm kâinata leziz bir gösteri sunuyorsa aynı şekilde Japon halkı da imkânsızlıkların ve koca bir umutsuzluğun içinden çıkıp tam manasıyla bir güneş gibi evreni aydınlatmakta ve kiraz ağaçlarının zihinlere ve gözlere nakşettiği mucizevî atmosferi zarafet ve nezaketleri ile yaymaktadırlar.

















