“Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim…” Mustafa Kemal Atatürk…
Son yazacağımızı en başa iliştirelim de öznesi ve finali belli olsun yazının…
Hayatımızın her alanında hile, hurda, kandırma ve aldatma konuları ciddi anlamda gündeme oturur hâle geldi…
Sporun gölgede kalan ve karanlık yüzüdür şike…
Şike, spor dünyasında adaletin, rekabetin ve tarafsızlığın ihlali olarak kabul edilen ciddi bir eylemdir. Bu, bir maçın sonucunu etkilemek amacıyla oyuncular, hakemler veya yöneticiler tarafından yapılan yasadışı bir anlaşmadır.
Şike, antik çağlardan bu yana sporun bir parçası oldu. Örneğin, Roma İmparatorluğu döneminde gladyatör dövüşleri gibi etkinliklerde, belirli sonuçları garanti etmek için rüşvetler verilirdi. Modern çağda ise şike, özellikle futbol, basketbol ve tenis gibi popüler sporlarda sıklıkla gündeme gelmiştir.
Şikenin ortaya çıkmasında mali baskılar, organize suç, yönetim zafiyeti ve baskı ile beklentiler gibi çeşitli etmenler rol oynuyor.
Bu sebepten dolayı rekabet erozyonu yaşanırken, itibar kaybı da meydana geliyor. Şike, birçok ülkede ceza kanunlarına tabidir; bu nedenle ilgili kişiler yasal yaptırımlarla karşılaşıyor.
Bugün de günümüzde yaşanan üzere sporcular veya yöneticiler hapis cezasına çarptırılıyor.
Peki, nasıl engel olacağız bu şikeye?
Sporculara, yöneticilere ve hakemlere yönelik şikenin zararları hakkında eğitimler düzenlenmeli. Bu, bireylerin etik değerlerini güçlendirebilir. Şike yapma veya teşvik etme vakalarına karşı sert ceza yönetmelikleri uygulanmalıdır. Böylece potansiyel suiistimaller için caydırıcı bir etki oluşturulabilir.
Sonuç olarak, şike, sporun temel değerlerini tehdit eden bir sorundur. Hem bireylerin hem de kurumların bu konuda duyarlılık göstermesi gerekiyor.
Bugün hâlâ oyunun temiz kalmasından söz edebilmek için şikenin, tarihimizden silinmesi gerekiyor.


















