ManeviyatYaşam

Hikayesi Yazılmamış Aşk

0

Her aşk kendi hikâyesini yazar…

Bir kalpte kök salan da var, bir kalpten göç edip giden de var… Sarayını bir gönüle inşa eden ve bir gönülde sanrılarla yılları devirenler de… Kendi hükmünü bir sevdaya işleyen de var, hükmü geçmediği halde nakış nakış ömrü ziyan eden de… Bir kelebeğin kanadına takılıp alışık olmadığı iklimlere uçup dönemeyen de var, bir kuşun kanadında kıtaları geçip giderek gönül sılasını bulan da… Bir avuç içinde geceyi gündüzü sıkıca sarmalayıp,yan yana el ele yolu geçip gidenler de var; bir avucun içinde hüzünden üşüyen eller de…

Bir ağacın gövdesine yaslanarak gözleri kapalı güvenenler var; bir de ağacın gölgesinde ağlayanlar… Aklının her zerresiyle aidiyet sevdasına düşen de var, zihninde defalarca gidip gelen de var…

Sevdanın esiri olan var gözleri milli sanki… Gözleriyle sevdayı görmek için çırpınanlar diğer yanda… Bembeyaz sayfayı renklendirip yaşayanlar mutlu mesut; siyah bir kalem elinde her güne çentik atanlar da var… Bakışlarında kalbini hisseden, şefkati kirpiklerine takan sevdalılar da var… Gözlerinde ayrılığın şimşeklerini saklayanlar bir de olur olmadık anlarda gözyaşlarına sebep olan… Heyecandan sabahı edemeyenler ile mutsuzluk içinde kıvranıp uykuya düşman olanlar da var…

Bir yanı siyah, bir yanı beyaz hikâyeler…

Dünyanın en mutlu insanı, kalbine düşen çiğ tanesinden koca bir çınar kadar büyük aşk büyütenler ki, bir anda dünyanın en mutsuz insanına dönüşebiliyor koca bir çınarın altında kalmışcasına… Hissettiği duyguların kanatlarında uçan aşık, rüzgarını sevdiği kalpten alır; rüzgarı kesildiği an çakıldığı sert zeminde ruhu ölmüş kalbi parçalanmış bir yığın olup acı içinde kıvranıp kalır.

Gülen gözlerinin içinde ki ışık gün gelir karanlık bir odaya dönmüşçesine önünü görmekten aciz hale gelir.

Bir ömrü koşulsuz yanında geçireceğini düşündüğü kişi yolun bir virajında savrulup,kaybolup gidiyor; yıkılan hayallerinin ortasında var olan gerçekle yüzleşmeye korkan bir yürek öylece kalıyor.

Elleriyle alıp koyduğu gönül tahtında aşk’a köle olmaya hazır iken kapıyı çekip çıkanın ardından üstüne yıkılan duvarların enkazında kıvranan umutlar… Zamanı durdurmak isterken, yanı başında “bir ömür yetmez” dediği sevdasına; gün gelip hiç yaşanmamış olmasını dilemek kadar ağır bir his var mı dünyada?

Hiçbir aşk bitmek için yaşanmaz!

Bazen layık olduğu kalbi bulamaz, bazen de bulduğunu sandığı kalp yanlış adres olur. Hayaller yıkılmak için kurulmaz; başını göğsüne dayayarak kurulan hangi düş bilir yalan olduğunu?

Bazen biri yolunu kaybeder başka bir kalbe düşer yolu… Dönmek ile kalmak arasında debelenir durur, geriye dönmek ister fakat artık bıraktığı yerde değildir sahip olduğunu düşündüğü kalp…

Bazen yıllara direnemez,bazen mesafeye direnemez, bazen yaşananlara direnemez, bazen sözlere, bazen bir tek soğuk bakışa direnemez, biter her şey…

Her aşkın hikayesi başka…

Her aşkın rengi başka…

Ve hiç bir aşk bitmek için yaşanmaz…

***

“Siyah ile beyaz büyük bir sevdaya düşmüşler. Yan yana dünyanın gecesi gündüzü gibi olmuşlar. Beyaz gölgesini,siyah ise aydınlığını bulmuş gibi sarılmış birbirine. Günler, aylar, yıllar geçmiş… Siyah, beyazın fazla parlak olduğunu dillendirmeye başlamış. Beyaz da siyahın yanında çok karanlık durduğundan dem vurmaya… Artık her sözün karşılığı diğerinde aksi yanıt alır olmuş, bir zaman sonra konuşmamaya başlamışlar. Sevdaya dair ne varsa sanki çekip alınmış aralarından, kocaman sessizlikler, kaçamak bakışlar, şefkatsiz dokunuşlar, ask’sız gecelerin sabahı…

Bir sabah ilk giden siyah olmuş,beyaz bir başına kalmış. Ne giden mutlu, ne kalan mutlu.. Ne susan, ne suskunluğa göz yuman mutlu… Ne bir arada olmayı becerebilmişler, ne de tamamıyla bitirebilmeyi. O gün bu gün siyah beyazı, beyaz siyahı uzaktan sevmeye mahkum olmuşlar.”

Kim bilir bazı aşk’ların mutlu sona ulaşamamasındaki en büyük sebep her aşkın içinde biraz siyahın biraz da beyazın fazla olmasıdır.

Rengini kaybeden bütün aşklar siyahla beyazın zıtlığına düşer kuşkusuz. Her aşk geçer bu girdaptan; kimi yalan olur hiç yaşanmamış gibi; kimi kurtulur sevdaya döner sanki onunla dünyaya gelmiş gibi…

Hikayenizi sevdaya doğru götürecek kanatlar takın, rüzgarınız sevginiz olsun… Hayatın içinde bütün renkleri yan yana kucaklayıp, “biz” olana dek vazgeçmeyin sevmekten.

Çünkü sevgi; siyahın içindeki beyazı, beyazın içindeki siyahı görmek ve kabul etmektir.

Aşk savaşmak değil, emek vermektir unutmayın.

Hangi kalp vardır ki emek verildiğinde çiçek açmasın?

Lale Turak

Ağrılı Adam ve Taksici

Önceki makale

Cenk Komiserin Dolunayla İmtihanı

Sonraki makale

Yazarın Diğer Yazıları

Yorum

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha Fazla Maneviyat