Bugün sizlere hayatınızın belki de en zor sorusuyla geldim.
“Neden bu kadar zor?” diye sorabilirsiniz. Hemen açıklayayım.
Şimdi, lütfen başka hiçbir şeyle ilgilenmeden sadece bu soruya odaklanın. Sizden yalnızca üç dakikanızı rica edeceğim. Şöyle düşünün:
Size üç dakika versem ve “Kendini anlat” desem… Ne dersiniz? Hazır mısınız? Süreniz başladı. Kolay gelsin.
Peki… Ben — yani siz — kimsiniz?
Eşinizi, anne babanızı ya da çocuğunuzu tanımlamanız istense, muhtemelen uzun ve özenli bir şekilde anlatırsınız. Peki sıra kendinize geldiğinde aynı netliği, aynı akıcılığı gösterebiliyor musunuz? Sahi, siz kimsiniz?
Bu soru size yöneldiğinde duraksıyor, ne söyleyeceğinizi bilemiyor olabilirsiniz. Neden mi? Çünkü çoğumuz kendimizi gerçekten tanımıyoruz. Günlük hayatın içinde başkalarıyla geçirdiğimiz vakit, kendimizle geçirdiğimiz sürenin çok daha fazlası.
Kendi karanlık yanlarımızla yüzleşmek, hatalarımızı fark etmek ve kabullenmek çoğu zaman bizi korkutuyor. Üstelik birçok kişi kendine ait tanımları başkalarından ödünç alıyor:
“Ben iyiyim.”
“Ben çalışkanım.”
“Ben zekiyim.”
Peki bu etiketler gerçekten sizi anlatıyor mu? Yoksa sadece duymaya alıştığınız cümleler mi?
Unutmayın: Kendini tanımak, sorumluluk almaktır. Peki bu eksikliği gidermek için ne yapabiliriz? Hiç düşündünüz mü?
Siz, dışarıdan bakan gözlerin oluşturduğu anlık izlenimlerden ibaret değilsiniz. Bundan çok daha fazlasısınız. Çünkü dış dünyadan daha önemli bir yer var: İç dünyanız.
Belki bugün o iç dünya size küsmüş durumda. Herkesin gönlünü yaparken kendi gönlünüzü ihmal etmiş olabilirsiniz. Dışarıya o kadar odaklandınız ki neyi sevdiğinizi, nelerden hoşlanmadığınızı, hangi durumlara nasıl tepki verdiğinizi bile unuttunuz.
Şimdi kendinize zaman ayırma zamanı. Bu soruya gerçekten çalışın. Bu, kulağa basit gelse de hayatınızın en zor ama aynı zamanda en değerli sorusu olabilir.
Cevabı bulduğunuzda, yaşamınızı çok daha bilinçli, dengeli ve anlamlı bir şekilde sürdürebileceğinizi göreceksiniz.
Şimdi, kendinizle tanışma vakti.

















